reklam

17 Ağustos 2012 Cuma

Kaç Mehmet Şehit Olmalı? - Levent Bulut


Kaç Mehmet Şehit Olmalı? AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis'i toplayamayız diye açıklama yaptı.
Şehitlerine kelle diyen ve şehit cenazelerindeki tepkileri yaygara olarak değerlendirebilen Başbakan Erdoğan'dan sonra, Çelik'in yaptığı açıklama sahibinin sesi olduğu için yadırgayamadım.
Ancak dünyanın neresinde olursa olsun bir devlet, terör saldırılarından sonra bırakın sürekli şehit vermesini, bir askerinin kılına zarar geldiğinde kıyametleri koparır ve koparması da gerekir.
Ama bugün ne hikmetse, ülkeyi yönetenlere göre şehit vermek sıradan ve değersiz
Tabi şehit olan Mehmet e alamıyor ki babası en kıyağından bir çürük raporu..
Şöyle bir ticarete salınsınlar ya da iktidara yakın bir işadamından bursu kapsınlar da doğru yurtdışına, sonra gelsin yapsın bedelliyi
Tuzu kuru olanlar işte bu yüzden şehit haberlerini yaygara ve terörün propagandasını yapmak olarak değerlendiriyorlar.
E tabi maaşlar yetmiyor diye veryansın eden görme engelli vatandaşa, Körsün ama iş vermişiz daha ne istiyorsun diyen zihniyetlere göre, hortlattıkları terör yüzünden gelen şehitleri de olağan karşılamaları normaldir.
Öyle ya ne de olsa vatan için can verenler şehitlik mertebesine yükseliyorlar..
Göçük altında kalıp hayatını kaybedenler için Güzel öldüler diyen zihniyete bakılınca, şehit aileleri sevinmeli mutlu olmalıdır.
Daha ne istiyor olabilir ki..
Zaten onca şehit vermemize rağmen ülke iyi yolda , iyiye gidiyoruz demeleri bundandır.
Yakında bitme noktasındaki terörü açılımlarla canlandırdık ama karşılığını da aldık, en çok şehitlik mertebesine bizim zamanımızda ulaşıldı derlerse şaşırmamak gerek.
Terör saldırılarından dolayı şehit vermeyi kanıksamış bir ülke ve yönetiminde esirlerin lafı bile olamaz tabi.
Son kaçırmaları da eklersek şu an 6 asker, bir polis ve bir kaymakam adayımızın bir yıldır PKK'nın elinde rehin olmasına karşın hükümetin o askerlerimizi kurtarmak için ne yaptığını bilen yok.
Birşey yapıyorlarsa da koskoca Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin aldığı bir netice yok
Ama hep yanlışlarını söylüyorsun da kardeşim bu adamlar hiç mi iyi bir şey yapmıyor diyenler için yukarıda Allah var şimdi, doğruya da doğru demek gerek.
Bir İsrail askeri Hamas tarafından esir alındığında, başbakanımız nasılda esirleri kurtarmak için canla başla çalışmıştı..
Öyle ki İsrail Cumhurbaşbakanı Erdoğan'a, çabasından dolayı özel olarak teşekkür etmişti
Uzatmayalım ülkeyi yönetenlerin zihniyeti ve yaptıkları zaten belli ama yine de sormak lazım.
Şehitlerimizin hesabını sormak ve PKK'nın elindeki askerlerimizi kurtarmak için, askerlerimizin İsrail askeri ve Yahudi mi olmaları gerekiyor? Kıyametleri koparmak için Türk ve Müslüman olmak yetmiyor mu?
Ve Bakan Çelik'e sorun bakalım, meclisi toplamak için daha kaç Mehmet in şehit olması gerekiyor?

Levent BulutKaç Mehmet Şehit Olmalı? - Levent Bulut

Son Mektup - Burak H. Özdemir



Son Mektup - Burak H. ÖzdemirBenim adım Halil..
Siz bu yazıyı okuyanlar beni Mehmet olarak bilirsiniz.
Kiminizin kardeşiyim, kiminizin kocası, kiminizin ise evladı. Bir gece kan emici canilerle çatışırken Şırnak ta, kahpe bir saldırı sonrası Siirt de, hain bir bombayla Foça da ya da bir kanı bozuk köpeğin kahpe kurşunuyla Midyat ta ölen evladınızım ben.  
Annemin ağladığını görüyorum buradan. Kardeşimi kucağında sıkı sıkı tutuyor. Onuda bu memlekete feda ederim diyor.
Etme anne..
Benim katlime ferman çıkartanlar cenazemde saf tutmuş görmüyor musun?
Sizler katillerimi sadece dağdaki eli kanlı şerefsizler mi sandınız ?
Yanıldınız anne..!
Benim tek katilim onlar değil..
Benim katillerim Ankara da
Benim katillerim Pensilvanya da
Benim katillerim Brüksel de, Washington da..
İmralı da, Kandil de, Suriye de, Irak da..

Eli kınalı kuzuyken göremediklerimi, bu vatan için kanımı toprağıma kına yapınca gördüm ben anne.

Cemaat lideri bir ihtiyarla benim cenazemde saf tutan başbakanın kavgasının, bu ülkenin her ferdinin cumhurbaşkanı olması gereken Kayserilinin Amerika ile pazarlıklarının sonucu oynanan oyunların kurbanıyım ben.

Milliyetçiliği tekeline almış bir köhne partinin köhnemiş liderinin İmralı ya ve iktidara diz çökmüşlüğünün kurbanıyım ben.

Atatürkü tabulaştıran, cenazeme gelip bir Fatiha okuyamayan, okumayıda gericilik sayan, bütün bunları da Atatürkçülük maskesi arkasına gizlenerek yapan, Ata'mı din düşmanı gösteren bir partinin ve onun lider kadrosunun bölücü politikalarının ve göstermelik Kemalistliğinin kurbanıyım ben.

Bana kelle diyebilen bir adamın beni yönetmesinin, beni öldürenlerle gizli pazarlıklarının kurbanıyım ben..

Emperyalizmi sadece Amerikan ve Batı emperyalizmi olarak gören, kendinden başka hiçkimseyi beğenmeyen ve hakaret etmeyi marifet sayan bir garip güruhun göstermelik muhalif, iktidar yanlısı politikalarının kurbanıyım ben.

Benim katillerimi destekleyen Aydın Doğanın yandaş patronların satılmışlığının kurbanıyım ben..

Özalın bölücülüğünün, Barzani denilen soyu bozuk peşmergeyi adam etmesinin kurbanıyım ben..

Annem !
Benim için ağlama..
Bu vatan için ağla..
Ben kendimden sonrası için, evladım huzurlu olsun diyerek öldüm. Evladım ise babasının mezarını ziyaret edebilmek için ölecek bu gidişle.

Burak ÖzdemirSon Mektup - Burak H. Özdemir

Bir Mehmetçik Bin Akp Ye Bedeldir - Tünay Süer



Bir Mehmetçik Bin Akp Ye Bedeldir Bunlar nasıl insanlar? Nasıl Müslümanlar? Artık şüphe etmeye başladım.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik CHP nin TBMM'nin toplanmasına yönelik çalışmalarını eleştirirken Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis'i toplamayız diyor. Utanmadan, sıkılmadan nasıl böyle konuşabiliyor?
Sakın ola bir şehidimizin cenazesine katılmayasın, bu düşüncelerinle onları musalla taşında kahredersin.
Zira sana cevap veremezler.
Sayın Çelik Beye sesleniyorum; 
Efendi, efendi kendine gel biraz! O Mehmetçikler sayesinde sizler bugünkü debdebeli hayatınızı sürdürüyorsunuz.
Sizler, 5 yıldızlı otellerde oruç açarken onlar Allahın belası dağlarda, ovalarda, sırtlarında 40 kilo teçhizatla su bile içmeye fırsat bulamadan düşman kovalayan, vatanın bir karış toprağı için can veren çocuklarımızdır.
Çocuklarımızdan bir solucan gibi bahsedemezsiniz. Silkelenin, kendinize gelin
****
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün terör örgütü tarafından kaçırılmasına AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar ne demiş? PKK CHP li Aygünü misafir etmiş. Muhabbetiniz bol olsun, olsun da millet bu numarayı yemez .
Tuh! Allah seni bildiği gibi yapsın emi.
AKP Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu ise,( Hani şu oğlu için polislerimizi şüpheliler, katiller gibi sıraya dizdiren aymaz.) "PKK, Aygün yerine Kemal Kılıçdaroğlu 'nu kaçırmalıydı" .
Yahu bu adamları milletvekili yapanlara ne diyeyim ben bilmem ki. Bunların seviyeleri kaç gram acaba?
Adamlara bakın ya, neredeyse zil takıp oynayacaklar.
AKP vekili de kaçırılsa aynı tepkiyi verirdim ben.
Bir milletvekilinin kaçırılması çok büyük bir olaydır, millöee birliğe karşı yapılmış bir harekettir ama bunlarda nerede bu anlayış
Tümgeneral HEPAR Genel Başkanı Sn. Pamukoğlu nun çapınla, seviyesiyle uğraşana kadar bu adamların çapını, seviyesini ölçmelidir Sn. Erdoğan.
Yani önce aynaya sonra vekillerinin yaptıklarına bakmalıdır.
Sizler boşuna oruç moruç tutmayın zira ne yapsanız günahlarınız af olmaz.
Ama doğru, kılavuzunuz şehitlere kelle demişti değil mi?
Balık baştan kokarmış, başınız onu derse sizlerde yüz bulup sıkılmadan, utanmadan böyle konuşursunuz.
Sayın başbakan Foça daki saldırı için Bu maalesef terörün yayılma noktasındaki attığı adımların bir başka örneği CHP. Milletvekili Aygünün kaçırılması olayı için se öyle şeyler bekliyordum diyor.
Bu nasıl sözlerdir? İnanın kahroluyorum sinirimden ya.
Sayın başbakan, terörün yayılmasına nasıl izin verebiliyorsun? BOP projesini halen destekliyor musun? Halen Diyarbakırın yıldız, merkez, olmasını istiyor musun?
Geniş Ortadoğu, Kuzey Afrika projesinin eş başkanlığını devam ettiriyor musun?
Eh, o zaman bu terör tabi ki bitmez
Çünkü sen, bitsin istemiyorsun demektir.
*****
BOP Eş Başkanlığını bıraktım diyorsan
Nerede senin valin? Nerede Kaymakamın?
Onlar sadece seçim zamanları kamyonların başına geçip odun, kömür mü dağıtacaklar?
Bir milletvekilinin kaçırılmasını bekleyeceğine, neden önlemini almıyorsun?
Onlarca askerimiz, polisimiz bu mayın belasından veya uzaktan kumandalı bombalar ile şehit oluyorlar.
Neden o araçlara kendi aracındaki adı her ne ise bombaya, mayına duyarlı aletleri taktırmıyorsunuz?
Neden askeri araçların geçeceği yollar önceden kontrol edilmiyor?
Karakol denen barakalara neden mobil kameralar koydur mu yorsun?
Daha bir sürü şey sayabilirim..
****
MHP ye gelince, genel başkanı avazı çıktığı kadar bağırıyordu demin televizyon kanallarının birisinde.
Yanındayım sayın başbakan korkma Yahu Sayın Bahçeli, sen her zaman AKP nin yanındasın zaten. Neden öyle bağırıp duruyorsun damarın çatlar korkuyorum
****
Bu ülkenin kaymakamı, polisi, işçisi, askeri, PKK tarafından kaçırılıyor, ne iktidarın ne muhalefet partilerinin ne de halkın umurlarında olmuyor.
Kadıköylüyüm, Galatasaraylıyım kendimi bildim bileli. Ne şampiyonluğuna, ne de süper kupayı almasına sevinemiyorum bile .
Çünkü Türkiye her geçen gün kan kaybediyor.
Nerede o maçlarda takımlarını desteklemek için statlara gidenler?
Şampiyonluk kutlamak için yurdun her tarafında sokağa dökülen milyonlarca insanlar.
Sonunda bir milletvekilimiz de kaçırıldı, her gün şehit veriyoruz. Neredesiniz? Neredesiniz?
Ses verin, ses verin biraz.

Tünay Süer


Bir Mehmetçik Bin Akp Ye Bedeldir - Tünay Süer

Şemdinli'nin oyuna gelmemesi ve Şemdinli'ye atanan komutanın şok ayrılığı



Hakkari nin Şemdinli ilçesinde geçici de olsa kurtarılmış bölge oluşturmak ve bunun için halk ayaklanması başlatmak isteyen örgütün Merkez Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılanın planı boşa çıkarıldı. Köylülerin, kendileriyle birlikte hareket edeceğini bekleyen ve umutlarını onlara bağlayan örgüt, vatandaşın güvenlik güçlerine karşı tek bir mermi bile sıkmaması karşısında hayal kırıklığına uğradı.

Çatışmada öldürülen teröristlere ait Şemdinli kırsalında toplu mezar bulundu. Yaralı olarak Kuzey Irak a götürülen teröristlerin ise Barzani bölgesindeki belli hastanelerde tedavi edildiği belirlendi. İstihbarat birimlerinin, teröristlere tahsis edilen hastaneler konusunda ayrıntılı bilgiye sahip olduğu ve bu konuda üst makamlarını bilgilendirdikleri öğrenildi.

Devir-teslim törenleri yapılmayacak
Başta Hakkari, Şırnak olmak üzere bölgeye atanan yeni komutanların göreve başlaması, ayrılacak komutanlarla devir-teslim törenleri, operasyonları etkilememek ve alanda bir boşluk yaratmamak için yapılmayacak. Böylece günler öncesi başlayan devir-teslim hazırlıkları, bununla ilgili provalar, geçit törenleri ve diğer etkinlikler olmayacak.

SÖZCÜ de, devir-teslim törenlerinin operasyon bölgesinde boyluk yarattığı ve bunun da şikayet konusu olduğunun belirtilmesinden sonra, bu konuda daha önce alınan karar uygulamaya konuldu ve devir-teslimlerin karargahta sade bir törenle yapılması öngörüldü. Ancak, terörün olmadığı bölgelerde devir-teslim törenleri daha önce uygulandığı gibi gerçekleştirilmeye devam edilecek.

Ayaklanma planı boşa çıktı
Suriye de yaşanan olaylardan sonra, PKK Merkez Yürütme Konseyinin başı Murat Karayılan, Şemdinli den başlamak üzere Çukurca, Yüksekova, Uludere, Lice, Eruh ta halk ayaklanması çıkarılmasını planladı. Bu konuda,. Gerekli alt yapının olduğuna inan Karayılan, Şemdinli köylerinin de ele geçirilmesini istedi. Böyle bir tablonun olmadığı belirtilmesine rağmen, Karayılan, planının uygulama konulmasını istedi.

Küçük gruplar halinde sınırdan geçen teröristler, daha önce planlanan köylere yerleşmeye başladı. Vatandaşlar, korkudan bu durumu da başta güvenlik güçlerine bildiremedi. Teröristlerin sızmaları tamamlandı.

Kaçmalarına bile göz yumduk
Güvenlik güçleriyle vatandaşı karşı karşıya getirmek isteyen teröristlerin oyunu tutmadı. Vatandaşlar, askere silah sıkmadığı gibi, asker de teröristlerin bulunduğu bilinmesine rağmen köy evlerini hedef alıp ateş etmedi. Bölgede görev yapan bir yetkili, Bırakın hedef alınmasını, vatandaşa zarar gelmesin diye, çembere aldığımız teröristlerin kaçmalarına fırsat verdik. Böylece vatandaşımızın burnu kanamadan teröristlerin oyununu da boşa çıkardık.

Köyleri asker boşaltmadı
Geçmiş yıllarda uygulanan ve olumsuz sonuçlar verdiği değerlendirilen köy boşaltması yapılmadı. Şemdinli kırsalındaki son olayda da köylerin asker tarafından boşaltılması yoluna gidilmedi. Ancak, olaylardan zarar görmek istemeyen ve gelişmelerden korkan köylüler, kendi istekleriyle ve can güvenlikleri nedeniyle Şemdinli ye ya da başka köylere geçici olarak gittiler.

Silahlı Kuvvetlerin köy boşaltma uygulaması olmadı. Teröristlerin girdiği ve askeri hedef alan atışlarına rağmen, köylülerin zarar görmemesi için bu yerlere ateş edilmedi. Olayların içinde bulunan bir kaynak, O evlere ağır silahlarla ateş edilmesini beklediler. Böyle bir durumda, belki hiçbir ülkenin askeri bizim gösterdiğimiz tahammülü göstermez ve o yerler tank atışıyla ortadan kaldırıldı. Köylülerin köylerini terk etmesinden PKK lılar büyük rahatsızlık duydu dedi.
Bölge halkının aslında Devletine bağlı olduğunu, ancak öldürülme korkusu yüzünden terör örgütüne destek vermek durumunda kaldığını, bunu da anlayışla karşıladıklarını kaydeden yetkili şunları söyledi:

Şemdinli bir denemeydi
Onhların planına göre Şemdinli ye sözde bayrakları olan bez parçalarını çekeceklerdi. Bunun mümkün olmadığını uzun hazırlıklar ve tüm güçleriyle ortaya koyma çabalarına rağmen gerçekleşmeyeceğini gördüler. Bu uygulamalarını yaygınlaştıracaklardı. Ancak, geride çok sayıda ölü bırakarak, bazılarına toplu olarak gömerek, bazılarını uçurumlardan atarak bölgeye terk etmek zorunda kaldılar. 15 Ağustos 1984 Şemdinli baskınının yıldönümünde, halkı Devlete karşı kışkırtmak için de hain planlarını sürdüreceklerdi. Hedefleri çok farklı olan teröristlerin, planları ters teptki ve bundan sonra bu tür kalkışmaları da zor olur.

Genelkurmay niçin açıklama yapmadı?
Şemdinli de günlerde süren operasyonlarla ilgili Genelkurmay Başkanlığı nın niçin açıklama yapmadığı da anlaşıldı. 5 Mart 2012 tarihinde yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında, yurt içinde yapılan operasyonlarla ilgili açıklamanın il valiliği, sınır ötesi harekat yapılırsa bunun açıklamasının da Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılmasının kararlaştırıldığı öğrenildi.

Bir il de operasyonlara nasıl karar verileceği de Bakanlar Kurulu kararında şöyle belirtildi:

İl sorumluluk bölgesinde yapılan faaliyetler, ilgili askeri komutanlık tarafından planlanır, il valisinin olurunu müteakip icra edilir. Faaliyet esnasında ve bitiminde ulaşılan sonuçlar valilik tarafından yapılan açıklama ile kamuoyuna duyurulur. Sınır ötesi faaliyetler ise Genelkurmay Başkanlığı tarafından kamuoyuna açıklanır.

Şok ayrılık
Şemdinli Tugay Komutanlığı na atanan Tuğgeneral Necati Tekin emekliliğini istedi

Hakkari nin Şemdinli ilçesbinde bulunan 34. Piyade Hudut Tugayı Komutanlığı na atanan Tuğgeneral Necati Tekin, emekliliğini istedi. Bunun üzerine, Şemdinli ye başka bir komutanın atanması planlandı. Tekin in erken emekliliğe karar vermesi şaşkınlık yarattı.

Isparta Garnizon Komutanlığı görevini yürüten Tuğgeneral Necati Tekin, Doğu görevi için Şemdinli ye atandı. Ancak, sağlık sorunlarını gerekçesiyle Tekin in emekliliğe karar verdiğini belirten yetkililer, bunun altında başka bir neden aranmaması gerektiğini de söylediler. Tekin, Isparta da veda ziyaretlerine başladı .Şemdinli'nin oyuna gelmemesi ve Şemdinli'ye atanan komutanın şok ayrılığı

Suriye nin Bölünmesi Kime Yarar? - Mehmet Ali Güller



Suriye nin Bölünmesi Kime Yarar? ABD nin birinci ve ikinci Irak saldırılarından ve İncirlik merkezli Çekiç Güç faaliyetinden ders çıkarmayan bir ülke, kendisini parçalanmaya götürecek sürece engel olamaz!
Irak ta Saddam Hüseyin in devrilmesi kime yaradı? Bugün Suriye de Beşar Esadın devrilmesi kime yarar? Bu iki soru, politika üreten merkezlerin en temel sorusu olmalı!
KÜRDİSTAN HEDEFLİ YENİ ORTADOĞU HARİTASI
Soruyu, yani Suriye de Esadın devrilmesinin kime yaradığını BBC den Jonathan Marcus da soruyor. Elbette farklı amaçlarla
İşte aldığı yanıtlar:
Woodrow Wilson Merkezi uzmanlarından Aaron David Miller: Esad rejiminin devrilmesinden sonra ülkede kazançlı çıkacak başlıca grup, Kürtlerdir. Suriye deki kriz, Kürtlere daha fazla imtiyaz elde etme fırsatı sağladı.
London Schools of Economics Ortadoğu Politikaları Profösörü Fawaz Gerges: Suriyeli Kürtler, Irak ta olduğu gibi otonom bir yapı oluşturmak için fırsattan yararlanmak isteyecektir. 1918 de Osmanlı İmparatorluğu nun parçalanmasının ardından imzalanan ve günümüz sınırlarını belirleyen Sykes-Pico sınırlarının yeniden çizilme ihtimali var. Ama Büyük Kürdistan dan bahsetmek için ise şimdilik erken.
İsrail Moshe Dayan Merkezi Kürt Araştırmaları Programı Başkanı Prof. Ofra Bengio: Kürtlerin azınlık olarak bulunduğu ülkelerin zayıflaması sebebiyle Kürt konusu yakın gelecekte daha önem arz edecek. Kürtler ABD ve Batı ya yönelerek sadakatlerini ispat etti. Batı, Kürtleri desteklemekten hoşlanacaktır.
Amerikan Oklahoma Üniversitesi nden Joshua Landis: Esad, kontrol etmekte zorlandığı için Kuzeydoğu bölgesini Kürtlere bırakarak Halep ve Şam a yoğunlaşmak istiyor. Hem böylelikle Sünni Arapları da zorda bırakmayı hedefliyor.
İSRAİL VE KÜRT DEVLETİNİN ÇIKARBİRLİĞİ
Eski İsrail Başbakanı İzak Rabin in dış politika danışmanı olan emekli istihbarat subayı Jacques Neriahın, Jerusalem Center for Public Affairs için hazırladığı rapor da benzer görüşler içeriyor.
Neriah, Ortadoğu da yaşanan koşulların Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkına zemin hazırladığını düşünüyor. Kürtlerin Irak tan sonra şimdi de Suriye de mücadele ettiğini söyleyen Neriah, 35 milyon Kürtün en az bir devleti hak ettiğini savunuyor.
Neriah, bir Kürt devletinin İsrail in jeopolitik çıkarlarına yararlı olacağını savunuyor. (Haber Türk, 10 Ağustos 2012)
ABD ve İSRAİL E YARAR, TÜRKİYE YE ZARAR
Konu, çeşitli ülkelerde yaşayan Kürtlerin demokratik hakları değildir elbette. Irak taki Kürtlerin veya Suriye deki Kürtlerin ve tüm Kürtlerin demokratik haklarına kavuşması insanlığın gereğidir ve bölgenin yararınadır.
Ancak konu, ABD nin bölgedeki ülkeleri kendi çıkarları için bölmek istemesi ve buna araç olarak Kürtleri kullanması meselesidir. Konu, ABD nin, Irakın kuzeyindeki yapıyı Akdeniz e açmak için Suriye nin kuzeyine, ardından Diyarbakır başkentli bir Büyük Kürdistan a dönüştürmek için de Türkiye nin güneydoğusuna göz dikmesidir.
ABD, bu büyük plan için Irakı, Suriye yi, İranı ve Türkiye yi hedef almaktadır. O nedenle ABD nin Kürtleri kullanmasından daha tehlikelisi, Arapları ve Türkleri kullanmasıdır! Dün Saddam Hüseyin i, bugün Beşar Esadı ABD adına düşman ilan eden Araplar ya da Türkler, ABD için Kürtlerden çok daha yararlıdır!
BBC ye yanıt verenler de ortaya koymaktadır ki, Esadın devrilmesi, kukla Kürt devletini büyütmek isteyen ABD ye ve o kukla yapıyı güvenliğine garanti gören İsrail e yarayacaktır!
Esadın devrilmesinden ve Suriye nin bölünmesinden en çok zarar görecek ülke ise Türkiye dir! Suriye nin Bölünmesi Kime Yarar? - Mehmet Ali Güller

Anne Bana Denizi Göster - Işıl Özgentürk


 Anne Bana Denizi Göster  Anne beni pencereye çıkar, denizi göreyim...
Yıllar yıllar önce, İzmit hapishanesinde görüş odasındayım. Karşımda oturan genç kadın utanarak kalktı, kızını kucaklayıp demir parmaklıklı pencereden baktırmaya başladı. Anaendash kız beni unutarak bir süre öylece durdular. Demir parmaklığın öte yanında arabalar, sonsuz bir hızla geçiyordu. Uzakta deniz vardı. Anayla kızı yola, arabalara, denize baktılar.
Gülşen anayla kızı, dört yaşındaki Sabahat, biraz önce İzmir mapushanesinin kadın gardiyanıyla birlikte geldiler bulunduğum odaya. Küçük kız ürkek bakışlarla süzdü beni, anasının eteğine yapıştı. Çok sonra onunla dost olmayı başardık. O zaman istedi denizi görmeyi. O zaman masallar anlattı bana. Mapus bir çocuğun masalları... ben de size anlatacağım.
Sabahatın anası Gülşen Turan cinayetten yatıyor. Altı yıl sekiz aya mahköfbm. Benim de kendime göre mutlu bir ailem vardı diyor gözleri dolarak. İki çocuğumla yaşıyorduk, Allah a çok şükür. Kocam işçiydi. Petkim de. Nazara geldik biz. Bir kötünün kurbanı olduk. Yolunu şaşıran birinin kötülüğüne yandık. Bir gün, o adam kapıma dayandı. O da evliydi. Benden kendine teslim olmamı istedi. Ölürdüm de teslim olmazdım, bıçakla öldürdüm.
Sabahat, annesi anlatırken başını eğip ayaklarına bakıyor durmadan. Gülşen Turan başını kızının altın sarısı saçlarına gömüyor, ağladığını ben görmeyeyim istiyor. Gülşen Turan yeniden yaşıyor o uğursuz günü. Elleri titriyor, bir sigara uzatıyorum ona, alıyor. Şu saçlarım bir gecede ağardı bacım; var sen çektiğim acıyı ölç. Her şeyimiz dağıldı. Oğlan dördündeydi, kaynanamın yanına gitti; Sabahat o zamanlar iki buçuk yaşındaydı, yanıma aldım. Zavallı kızım. Sokakta oynamayı hiç bilmedi. Kocam her hafta gelir ziyaretimize. Namusumu temizledim ben. Ne kocam kötü söz edebilir hakkımda ne de başkaları. Babası bilir bunu, bizi hiçbir şeye muhtaç komaz.
Sabahat babasından söz edildiğini duyunca iri mavi gözlerini açıp yüzüme bakıyor. Çocuk gözleri değil gözleri. Maviler yaşlı, yorgun. Birden eliyle saçlarını geriye atıp kulağını açıyor. İki altın halka parlıyor kulağında. Bak diyor, babamdan küpe istedim, getirdi. Kolye istedim getirdi, kolyeyi yitirdim ama. Yüzük istedim getirmedi. Ben ninemin yanına gittim, küçük köpek büyümüş, ben de büyümüşüm ama küçük köpek daha çok büyümüş, beni şalvarımdan çekip döndürdü.
Gülşen Turan geldiğinden beri ilk kez gülümsüyor. Kızının konuşması, gülmesi her ana gibi mutlu ediyor onu.
Buradan çıkınca yeni bir hayat kurmak çetin olacak. Çocuklarım birbirine yabancı. Sonra Sabahat hep kapalı yerde büyüdü, sağlıksız, çekingen... Sabahat sözünü kesiyor anasının, gene pencereden denizi görmek istiyor, anası onu pencereye çıkarıyor.
Anne televizyondaki deniz böyle renkli değil. Bu deniz daha güzel. Anne ben bu denize giremem değil mi, televizyondaki çocuklarla oynayamam değil mi, onlar beni kumlarına sokmazlar değil mi?
Gülşen Turan, susuyor, sorusuna yanıt bulamayan Sabahat gözlerini dikmiş bana bakıyor.
Ben bir masal anlatacağım diyor, bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde ben ölmüşüm. Ama ölü ayaklarım nerede?

Not: Gazetemizde Sibel Bahçetepe arkadaşımızın Sistemin Kurbanları başlıklı incelemesinden 2 bin 600 çocuğun cezaevlerinde büyüdüğünü öğrenince, aklıma yıllar önce tanık olduğum bu hiköe2ye geldi; denizi görmek isteyen bir çocuk . Anne Bana Denizi Göster  - Işıl Özgentürk

Hayatın Anlamı - İnci Aral


Hayatın Anlamı Hayatın anlamı nedir? Güç, iktidar, servet sahibi olmak mı? Aşk mı, cinsellik mi? Sanat mı? Başarı ya da zeköe2 mı? Futbol mu? Bunlar ya da benzerleri hayatın anlamı olabilir mi? Yanıtı zor. Hayat farklı gerçekleri ve yönleriyle bize anlamlı gelebilir ama parçalar tek bir bütün oluşturmaz. Çünkü hayatın belirli nitelikleri değil, varoluşun kendisi sorunsaldır. İkilemler, endişeler, acılar, umut ya da umutsuzluklar, kayıplar ve düşüşlerle yüzleşebilen, sonluluğunun farkında olan tek canlı insandır. En esrik anlarımızda bile ölüm ve yitimin kaçınılmaz olduğunu, varlığımızın kusursuz bir temeli olmadığını biliriz.
İnsan ölümün gölgesinde yaşar. Sonsuz hayat ise burası ve şimdidir.
***
Britanya nın yaşayan en önemli edebiyat eleştirmeni ve düşünürü Terry Eagleton, Hayatın Anlamı adlı kitabında konuyu etik, kültürel ve politik yönleriyle irdeliyor. Soruyu popüler kültürün anlam endüstrisi tarafından işgal edilmiş bir dünyada, her zamanki bakış genişliği ile masaya yatırıyor. Shakespeare den Freud a, Aristo dan Marx a uzanan çizgide, anlam arayışını kendini gerçekleştirme, kişisel tatmin, mutluluk, sevgi ve erdem gibi kavramlarla ilişkilendirerek yorumluyor. Yazara göre, bireyin varoluşunun anlamını sorgulaması yaşama uğraşının ayrılmaz parçasıdır. Böyle bir düşünme çabasına girmemiş kişi öz farkındalık bakımından eksiktir.
Çoğu insan hayatın anlamını mutlu olmakla birleştirir ve herkes mutlu olmak ister. Nedir mutluluk? Zevk ve bolluk içinde yaşamak mı? Erdemli, vicdanlı bir birey olmak mı? Yüce bir amaca ya da inancının kurallarına uygun yaşamaktan duyulan gönül rahatlığı mı? Müzik mi? Kişiye göre değişir. Çünkü mutluluk yaşama biçimi ötesinde bir ruh hali ve bilinç durumudur.
Bazı tarihsel dönemlerde ruh hali kolektif bilince dönüşebilir. Yazar modern çağ öncesi kültürlerin hayatın anlamı sorusuyla Kafka kadar uğraşmadıklarını belirtiyor. Anlam sorgulamaları, kanıksanmış roller, inanış ve gelenekler krize girdiğinde yoğunlaşır diyor. Örneğin modernist edebiyat bütünlüklü bir sorgulama kültürünün parçasıdır. 1870 lerden sonra, toplumsal kesinlikler çözülmeye başlamış, birçok önemli yazar, geleceğe ve insanlığın yazgısına dair keskin sorular soran seçkin yazınsal ürünler vermişlerdir. Ayrıca varoluşçuluk da 2. Dünya Savaşı sonrası karmaşa döneminde gelişen bir düşünce akımı olmuştur. Yirminci yüzyılın hayatın anlamı üstüne pek çok çağdan daha ıstıraplı bir biçimde derin derin düşünmesinin nedenlerinden biri insan hayatını korkunç derecede değersizleştiren, en kanlı çağ oluşudur.
***
Ya bugün? Darlığa düşmüş postmodern kapitalizm ikliminde, kamusal anlam sürekli kan kaybederken, kültür, din ve cinselliğin hastalıklı modelleri üzerinden, hayatın anlamını sorgulamak ne kadar mümkün? Çoğunluk için pek değil.
Tüketim dünyası her türlü soru ve sorunumuzu gidermek için hazır paketler sunuyor. Anlam, içi boş kurgulara indirgendi. Kültür, dijital kültüre evrilerek yozlaşıp metalaştı. Cinsellik, acayip bir takıntı ve doyumsuzluğa dönüştü. Din, tek seçenek gibi sunuldukça köktendinciliğin çirkin suretlerine ve zırvalığa sürüklendi. Etik ise geri kalmış aptallara özgü oldu.
Hayatın anlamı artık guruların, ruhani masörlerin, teknolojik üfürükçülerin ve anlam üreten sözde ruh sağaltıcıların ellerinde. Üstelik doğru tekniklerle, kişiyi bir ayda anlamsızlıktan kurtarma garantisiyle

Hayatın Anlamı / Terry Eagleton
Ayrıntı Yay. 2012
Çev: Kutlu Tunca Hayatın Anlamı - İnci Aral

Altın Kızlar, Laiklik ve Siyaset - Bedri Baykam


Altın Kızlar, Laiklik ve Siyaset Aslı ve Gamze nin o muhteşem yarışını, ekrandan canlı izleme şansına erişen şanslı milyonlardan biriyim. Hatta 114 bin Twitter takipçimi de dikkatle uyarmayı ihmal etmedikten sonra, gönül rahatlığıyla... Onlar adına o 3-4 dakika boyunca avazım çıktığı kadar bağırıp çağırdım. Son çizgiyi beraber aştıklarında sonsuz mutlu olup, gözyaşlarımın süzülüşünü zevkle hissettim. Hemen şu tweet i attım: İşte Atatürkçü Türkiye nin gururları, Aslı ve Gamze, Türkiye yi ağlattınız, daha güzel bir an seyredildi mi olimpik spor tarihimizde? Tabii buna alkışların yanı sıra tahmin edeceğiniz tepkiler yağmaya başladı. Ne alakası var Atatürk le, buna da mı siyaset karıştırıyorsunuz? Ata yı malzeme mi yapıyorsunuz vs... Ertesi gün Milliyet Ata nın Kızları manşetini atarken, pazar günü de Zeynep Oral dan Yaşasın Atatürkün Kızları başlıklı harika yazı geldi!
O zafer günü Twitter da bu bağlantıyı reddedenlere, tahmin edeceğiniz yanıtları üşenmeden verdim. Aslında kimse bu büyük başarının direkt olarak Atatürk aydınlanmasıyla ilişkisini göremeyecek kadar kör veya aptal olamazdı. Hadi diyelim ilk anda akıllarına gelmese bile, bu gerçekle yüzleşememenin acı bir sonucuydu. Atatürk devrimleriyle Türk kadınını özgürleştirip, spora, sanata, çağdaş yaşama, siyasete, dansa, güzellik yarışmalarına yöneltmese, bu yaşanabilir miydi? tweet ime tabii ki pek ciddi yanıtlar verilemezdi... Sevgili atletlerimizin başarısı, diğer kadınlarımızın da farklı branşlarda mükemmel performanslarıyla geldi; hiçbirinin hakkı kalmasın. Gümüş tekvandocu Nur Tatar, Neslihan lı, Nazlı lı voleybol milli takımımız, süperstar Birsel Vardarlı lı ve karizmatik Işıl lı muhteşem basket takımımız; yüksek atlamacı Burcu Ayhan, koşucu Nevin Yanıt, adı sütuna sığmayan onca kadın sporcumuz, bu sene gönüllerde başı çektiler. Her biri, bu ülkedeki akıl almaz kapanma ve kapatma yönündeki baskılara rağmen, ülkelerini temsil etmenin sanatla beraber dünyanın en saygın yollarından birini seçerek sporcu oldular. Daha önce de Süreyya Ayhan la tattığımız o gururu en güzel şekilde iki hafta boyunca bizlere her gün ekranda yaşattılar. Onlar çağdaş yaşamı seçen Atatürkün kızlarıydı. Ne alakası var diye soran kimi inatçı insanlara bir sorum daha var: Malezya, İran veya Suudi Arabistanlı kızlar, Aslı ve Gamze nin bu ülkeye yaşattıkları sevinci, kendi ülkelerine yaşatabilirler miydi? Vakit gazetesi sitesinde atletlerimizin omuz ve kollarını mozaikleyerek verdiği zaman, bu zaferi, kahramanlarını aşağılamış olmuyor muydu? Veya ülkeleri adına mutlu olarak bu sahneleri ve kutlamaları izleyen türbanlı kızlarımız, içlerinde bir burukluk hissetmediler mi? Biz neden bu sevinçleri hiçbir zaman yaşayıp, sevenlerimize de yaşatamayacağız? diye bir soru geldi mi akıllarına? Sayın Başbakan TRT de canlı olarak Aslı ve Gamze yi tebrik ederken Peki, biz de bir şeyler başarıp bu tebrik ve ödülleri alamaz mıydık? diye düşünmediler mi? Belki, kim bilir... Atletizm, basket, jimnastik, buz pateni, tenis... Kimi sapkın beyinlere göre oralarını buralarını açtıkları sporları kızlarımız nasıl yapabileceklerdi ki? Laiklik ne işe yarar ki; yenir mi, içilir mi? diye soran küstahların yüzüne çarpılan yanıttır, kız sporcularımızın başarıları! Atatürkün yarattığı özgür, çağdaş, evrensel Türk kızı profilinin doğrudan bir sonucudur. Sayelerinde 80 milyon, güreş veya halter yerine bambaşka sporların tadını alabilmiştir.
Bir de madalyonun arka yüzü var: Ekranda Dualarınız sayesinde madalya aldık diyen sevgili atletlerimize sorarım: Allah hiç Londra da taraf(!) tutabilir mi? Dua ile başarı gelebiliyorsa, o zaman takımı da imam hatipliler arasından seçselerdi! Sporda başarı bilimsellikle gelir. Tanrı ne Türk, ne Fenerli ne de Cimbomludur. Sayenizde başarılı olduk Sn. Başbakanım sözünün hemen ardından Çocuklarınızı spora yollamaktan korkmayın! diyen atletlerimize sorarım: 4+4+4 dayatmasıyla, spor liselerinin değil, imam hatiplerin önünün ısrarla açılmasıyla, bu hükümet, gençleri dediği gibi dindar-kindar mecralara mı çekmeye çalışıyor, yoksa spora ve evrensel, çağdaş dünyaya mı?
Yaşam tarzı, yol ayrımı gençlerimizin önünde durmaktadır: Başta kız sporcularımızın başarılarını baz alarak, ülkeyi bir spor cennetine çevirerek, yurdun her yerinde kızlı erkekli sporcularımızın bu başarıları katlayarak sürdürmeleri hedefinin aktif bir parçası olmak istiyor musunuz? Yaşamınız, yanıtınıza göre şekillenecek... Bugün sevgili Tuncay Özkanın doğum günü, bilmem anlatabildim mi!?Altın Kızlar, Laiklik ve Siyaset - Bedri Baykam

Aç Kapa Ayıbı Oslo dan Foça ya Tak Tak - Ahmet Tan


Aç Kapa Ayıbı Oslo dan Foça ya Tak TakPKK nin açıklaması 3 cümle: Bu gözaltından sonra askeri operasyonlar başlatılmıştır. Askeri operasyonlar Hüseyin Aygünün can güvenliğini tehlikeye düşürüyor.
Başta CHP ve kamuoyunun bunu görmesi ve operasyonları durdurtması gerekiyor!
Belli ki o da sonunda AKP ye özendi.
Ve bir tür açılım a yöneldi...
Milletvekili rehin alma çılgınlığına gözaltı diyor.
Askeri operasyonları böylesine tehlikeli bir şantajla durdurmak istiyor.
Bu, Kandil den dönenlere çadırda adalet kadar geri tepecek bir eylem!
Son cümle ise iktidarı aşıp, terör oyununa CHP yi de ortak etmek istediğini gösteriyor.
Tuncelililerin öfkesini, yaratılacak kaosta kullanmak...
İşin özeti...
PKK, Türkiye yi kendisiyle birlikte sözün bittiği yere doğru hızla sürüklemeye çabalıyor..
Sözün bittiği yere giden yollar hem çatal..
Hem de bu yolda bin türlü çakallık var.
Dış destekli süper köstekli kışkırtmaların ötesinde..
Terör demek, zaten en bayağısından çakallık demek.
Milletvekili rehin alınması da çakallıktır, Foça eylemini PKK değil, TAK yaptı! demek de çakallıktır.
Çatallık ise iktidarın ikircikli hallerindedir..
Başbakanın bu olayın ciddiyetini algılaması ve CHP liderini aramasının bir gün sürmesi ayrı bir bahistir!
Bunun nedeni umalım ki, o milletvekilinin CHP li ve Tuncelili olması değildir..
Şehitliği kelle adedi ne..
Askerliği yan gelip yatma-ma yerine indirgeyen anlayışın sözcüsünün elbette Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis toplanamaz! demesi karşısında..
Terör örgütünün de milletvekili kaçırıp Al sana! demesidir!
Bir parlamento, bir üyesi silah zoruyla dağa kaldırıldığında toplanmazsa, ne zaman toplanacaktır!
Terörün çakallıkları..
Muhalefeti yok sayan, Meclis i partisinin arka bahçesi sayan/sanan iktidarın çatal diliyle önlenemiyor..
Son 10 yılımız milletçe bunu sınayıp sınayıp yanılmakla geçti.
Terör kendi kanlı haritasını çizmeye çabalıyor..
Vur kaç eyleminden
Durdur kaçıra yöneliyor..
550 kişiden biri olan Hüseyin Aygünü hemen fark ettikö85
Amaö85
Reşat Çeçanı..
Hadi Gizli yiö85
Ramazan Başaranı manşete çıkaramadık..
Başbakanın korkusundan mı..
Yoksa..
Reşat lardan, Hadi lerden ve Ramazan lardan daha on binlercesi var diye mi?
Onların adını anan, yokluklarını fark eden, ailelerinden başka pek kimse niye yok?
Çakallık
Çatallık iç içe..
Çatallık, Norveç in başkenti Oslo da terörle masaya oturup..
Kendi ülkesinin başkentinde terörü lanetlemekte!
Hem çatallık hem çakallık ise terör örgütünde
Örgütün hoparlörü ajansa göre..
İzmir Foça daki bombalı saldırıyı PKK değil TAK üstlendi!
TAK yani Kürdistan Özgürlük Şahinleri!
Tak..
Norveççe teşekkür demek!
Parça Tesirli
Kalem!..
Edebiyat ikinci kez okunacak;
Gazetecilik ise bir defada anlaşılacak
Şeyi yazma sanatıdır!
Cyril Connolly
İçişleri Bakanımız İdris Naim Şahin in teröre değil de kaleme daha şahin olduğu artık cümlenin malumu.
Bu cümleden..
Geçelim onu bir kalem.
Edelim Başbakan üzerine iki kelam!
Önceki günkü iftarda, can sıkan gazetecileri kastederek gazete patronlarına..
Yazıklar olsun size! dedi ve ekledi:
O adamları köşe yazarı olarak nasıl tutuyorsun?
Çünkü, köşe yazmak demek, ona göre, can sıkmamak demekti. (Nitekim bu sözün üzerinden 24 saat geçmeden bir köşe daha kapandı!)
Bizim gazetede ise can sıkan sıkana..
Ama onun kastettiği elbette Cumhuriyet değil.
Çünkü Cumhuriyet in...
İlhan Selçuk un da hep yinelediği gibi patronu yok.
Bu gazetenin patronunun okurlar olduğunu o da biliyor.
Bu yüzden de..
O bildiğini okumaya..
Cumhuriyet ise bildiğini yazmaya devam ediyor.
Sloganı icat eden o..
Durmak yok..
Yola devam!
Aç Kapa Ayıbı Oslo dan Foça ya Tak Tak - Ahmet Tan

Tahran la İlişkiler Nasıl Dibe Vurdu? - Nilgün Cerrahoğlu


Tahran la İlişkiler Nasıl Dibe Vurdu? İran la iplerin gerilmesi bundan iki yıl önce, yöre ülkeleriyle dört başı mamur bir balayı yaşarken Mavi Marmara ile başladı
Geçen nisanda bu köşede İranın bir sonraki rakibi Türkiye / Iran s Next Rival Turkey isimli bir makaleden söz etmiştim.
Meir Javendanfar isimli tanınmış bir Ortadoğu analizcisi tarafından 2010 Haziranında kaleme alınan söz konusu makale, Erdoğan ve Ahmedinejad arasından su sızmadığı dönemde iki ülke arasındaki rekabetin alttan alta kaynadığına atıf yapıyor ve taa o tarihte iki komşuyu karşı karşıya getiren bu gizli çekişmenin, savaş boyutuna varabileceğinden söz edenlerin çıktığından dem vuruyordu.
Javendanfarın çarpıcı ve bir o kadar da ürkütücü olan yazısından hareketle (Türkiye ile savaş olasılığından) ilk kez dini lider Hamaney in torunu olan Farid al din Hadad Adel adında bir gazeteci bahsediyor demiştim: İran da öne çıkan bir isim olmamakla birlikte, müesses nizamın temsilcisi olarak dikkat çeken Hadad Adel, 2010 başında henüz ortada fol yokken Bundan sonra İran a karşı çıkarılabilecek tek savaş, Türkiye üzerinden çıkarılabilir! şeklinde iddialı bir kehanette bulunuyor. O dönem Ankara - Tahran ilişkileri günlük güneşlik olduğundan bu uğursuz kehaneti kimse ciddiye almıyor. Ancak birkaç ay sonra İsrail le Mavi Marmara krizi çıktığında işin rengi değişiyor. Erdoğanın Gazze de edindiği popülariteyi, İran hazmedemiyor. (Sağnak, Bermuda Üçgeni: Türkiye İran ve Suriye , 12 Nisan)
Yeni bir bahis açıldı!
Bahar aylarından bu yana giderek tırmanan Türkiye - İran geriliminde krizin başlangıcı olarak Mavi Marmara ya işaret edenlerden biri de şimdi, Ramin Cihanbeyoğlu. Cihanbeyoğlu; savaş sözünü ağzına almıyor ama diplomatik ilişkilerin donma noktasına sürüklenmesini kaçınılmaz bulunuyor.
İstanbul da bir süre önce gö-
rüştüğüm İranın ünlü muhalif düşünürlerinden Cihanbeyoğlu; İranın Mavi Marmara olayından itibaren bilenişini Cumhuriyet okurları için çeşitli yönleri ve aşamalarıyla şöyle anlattı:
1979 devriminden bu yana İran kendisini Filistinlilere model olarak sunmuş ve Ortadoğu da Filistinlilere yardım eden tek ülke olduğunu düşünegelmiştir. Mavi Marmara serüveni bunların hepsini, her şeyi değiştirdi. Ortadoğu da Filistin davasının tek temsilcisi olmak sevdasında olan İranlıların elinden bu oyunu aldı. Davos ve Mavi Marmara nın ardından Türkiye kendisini bölgenin büyük abisi olarak konumlandırdı. Mavi Marmara nın iki ülke arasındaki iplerin gerilmesinde ben de çok önemli bir rol oynadığını düşünüyorum.
Tahranın evin zindanlarında siyasi tutuklu olarak yattığı dört aylık hücre hapsinden sonra Kanada da sürgün yaşamaya mecbur kalan ve halihazırda Toronto Üniversitesi nde siyaset bilimi hocalığı yapan Cihanbeyoğlu, Türkiye İran ilişkilerinde yeni bir bahis açılmıştır! diye konuşuyor: Bu bahis, dostluğa doğru gitmiyor; araların açılması ve zıtlaşmaya gidiyor.
Bizi Arap Baharı tokuşturdu
İki ülke arasında ilişkilerin dibe vurma anatomisi Cihanbeyoğlu nun tespitleriyle şöyle:
Arap Baharı Türkiye - İran ilişkiler dengesini tamamen altüst etti. Suudi Arabistanın yanında Türkiye, bu süreçte çok önemli bir oyuncu haline geldi. Türkiye ve İranın bölgeye sunduğu modeller, birbirine zıt. 1979 dan beri bölge ülkelerine İranın satmaya uğraştığı devrim modeli ; (Arap Baharı sonucunda) Türkiye nin önerdiği süreklilik, refah, istikrar modeli karşısında tüm etkisini yitirdi. Devrim paradigması üzerine inşa edilen refah ve de Batı karşıtı modeli ile İran, Arap Baharı nın kaybedeni oldu. Bu iki modelin kafa kafaya gelmesi kaçınılmazdı. Suriye deki gelişmeler de buna tuz biber ekti.
Dostane temasların sonu
Suriye İranın Ortadoğu daki son müttefiki ve son sığınağı. Lübnan ve Hizbullah için, Suriye bir sıçrama tahtası Esad karşıtlarına Türkiye açık biçimde yardım ediyor. Esadın düşmesiyle İranın bu ülkedeki siyaseti ve bütün yatırımları iflas edecek. Hizbullah yitirilecek. Ankara ve Tahran arasında bu ciddi bir kaşıtlaşma anlamına gelecek. İranın Suriye yi kaybetmesi demek, Lübnan daki gücü ile tüm bölgedeki gücünü kaybetmesi demektir. Bu da Ankara Tahran sürtüşmesini kaçınılmaz kılar. Türkiye, İran arasındaki dostane temasların hepsinin sonuna gelinebilir. En azından diplomatik düzeydeki dostluk temaslarının kesilmesi kaçınılmaz.
AKP siyasetinin sonucu
Temasların giderek soğuması AKP nin yeni politikalarının sonucudur. AKP, Ortadoğu da yeni bir siyasete yönelmek istemekte. Bu, İranın ayrıcalıklarına karşı çıkmakla eşdeğer. Türkiye ve Suudi Arabistanın birlikte Ortadoğu ya dönmeleri, İran la çatışmayı kaçınılmaz yapıyor. Suudi Arabistan, Ortadoğu da vaktiyle yalnızca bir petrol ve petrodolar gücü olarak var olmuş olan bir ülkeydi. Bir de Şiiler ve İran a karşı Talibanı desteklerdi. Riyad, artık yalnızca bunu Afganistan ve Irak düzeyinde yapmıyor; Taliban desteğini boydan boya Ortadoğu ya yayıyor. Şii karşıtlığı kartını kullanan Suudiler; Selefilik ve Vahhabiliği böylece tüm bölgeye genişletiyorlar.
Perşembeye devam. Tahran la İlişkiler Nasıl Dibe Vurdu? - Nilgün Cerrahoğlu

Bu Yükü Kaldırmaz - Şükran Soner


Bu Yükü Kaldırmaz Dayanma, direnç gücü ne olursa olsun, bu bedenin kaldırabileceği bir yük kapasitesi vardır.. Eşek, katır, arabayı çeken at, ya da bir insan, sırt hamalı.. Zalim bilir; daha fazlasına zorladı mı, eşek, katır, arabayı çeken at, ya da bir insan, sırt hamalı.. yere yıkılıverir.. Canlarının değeri olmasa da, kayıpların bir bedeli vardır.. Akıllı zalim öldürmeden sömürmenin yolunu, yordamını bilir.. Zalim için geçerli kural, haksızlıkların uygarlığın gelişimi ile azalma yerine katlandığı, yeni dünya düzeni çarklarının işleyişinde de elbette kendi kuralları ile geçerlidir..
Uzatmadan, küreselleşen dünya düzeninde çarkların işleyişi akıl almaz bir hızla piyasaların, paranın tekel gücünün eline geçip, insana, canlılara, doğaya ilişkin örgütlülük, denetim gücü tam tersine tüketilince, ortada zalimin aklının karşılığı olabilecek bir irade bile kalmadı.. Suriye den son birkaç gündür öne çıkan haberler, sırtına yüklenen fazla yükle yere yığılan, ölen eşeğin, katırın, arabayı çeken atın, ya da bir insan, sırt hamalının.. öyküleri, zalimin akılsızlığı ile örtüşüyor..
Hafta sonunun karşılıklı insanlıkla ilişkisi kalmamış gaddarca katliamlardan kaçanlar en çok Ürdün ve bizim sınırlarımıza yığılınca, bize sığınanların sayısı bir çırpıda 60 bine ulaşmış. Bu yazıyı yazmaya çalışırken duyduğum son haberde, Türkiye nin bundan fazlasını alabilecek kapasitesi olamayacağı bilgisinden hareketle, bir zamandır sözü edilen Suriye toprakları içinde tampon bölge oluşturulması kaçınılmaz bir olgu gibi gündemimize giriverdi.. Olurdu, olamazdı? Olursa zaten İslam dünyası, Ortadoğu bataklığı içindeki ırklar, mezhepler çatışmasının içine hızla çekilmekte olan Türkiye, çok hızlı bir bataklık çamuruna çekiliş sürecini daha yaşayacak.. Sokaktaki, siyasetten uzak, ya da iktidara tamamen duygusal nedenlerle tam destekçi insan bile sorduğunuzda böylesi bir olasılığı düşünmek bile istemiyor.. Ama Başbakan Erdoğan hafta sonu konuşmalarında bile, can yakan gelişmeler, gündem bağlantılı Meclis in olağanüstü toplanmasını isteyen muhalefete en ağır üslubu ile çatarak, her zamanki gibi tek başına, padişah yetkileri ile donanmışçasına meydan okuyordu..
***
CHP nin Meclis i toplantıya çağrısında yeni boyutlar kazanan Suriye gelişmelerinden önde, yine Suriye bağlantılı PKK saldırıları, Büyük Kürdistan projesinin en taze atakları vardı. Üstüne Türkiye nin Kürt sorununu barış içinde çözme projelerinde önemli iş-levi olabilecek çabaların da hedef alınması anlamına gelen CHP Tunceli milletvekilinin PKK tarafından kaçırılması eklendi.. Yeni dünya sömürü düzeni çarklarının işleyişi dengelerinde, zengin kuzey dünyası ülkelerinin çıkarları adına aralarında silahlı savaşmanın acısını yaşamış, bedellerini Şmiş olarak bundan şiddetle kaçınmaları.. Ve enerji kaynakları üzerinde oturmuş yoksul güney, İslam, Ortadoğu dünyası ağırlıklı çatışma, onları çatıştırma yöntemlerini seçmiş olmalarının yeni güncel gelişmelerine geçmeden.. Türkiye nin sırtına yüklenen bu yükü kaldıramayacağı ile bugünü noktalamakla yetinelim..
Kaldıramayacağımız bu yüklerin karabasanında, kimi özelimizde yaşamsal sorunlarımızı bile tartışamaz haldeyiz.. Oysa sıcaklardan höe2löe2 boğuluyor olsak da yazı devirmek üzereyiz.. Sonbahar geliyor, okullar açılıyor.. Çocuklarını ilkokul birinci sınıflara verecek aileler akıl almaz bir karabasan yaşıyorlar.. İçerde iktidarda büyümenin anahtarı olarak görülen cepheleşmeyi güçlendirme, dindar-kindar gençlik yetiştirme uğruna, Başbakan Erdoğanın nerede ise tek başına, İHL lilerle birlikte kotarıp, yasalaştırdığı, 4 + 4 + 4 sistemi yasal olarak uygulamaya giriyor..
Öğrencilerin yoğunlaştığı merkezlerde, öğrenim çağındaki çocuk ile büyüğünün birlikte okumaya zorlanmasının sakıncaları yetmezmiş gibi.. Zaten travmatik 40-60 kişilik sınıfların, 60-80 öğrencili olması gündemde. Bırakın eğitimi sıralara nasıl oturtulacaklar? Bir yandan da güç gösterisi için yaşı küçük çocukların ailelerinin, çocuklarını okula vermeme hakları yasaklanıp, diğer yandan doktor raporu ile serbest bırakılıyor. Yani çocuklar damgalanacak.. Çevremde çocuğu olan aileler, bu iktidarın kaprisi uğruna ceza Şmek, ya da çocuğunu raporla yetersiz damgalamak, ya da büyükleri ile aynı sınıfta tıkış tıkış başarısızlığa mahköfbm etme.. gibi birbirinden olumsuz seçenekler arasında çıkış yolu için çırpınıyorlar.
Devletin okullarında ilkokulda bile çocuklarını okutabilme umutları dibe vurmuş aileler, bütçelerini aşan özel okullara kapağı atabilme uğruna on takla atarcasına formüller üretmenin peşindeler.. Evini kiraya verip, işyerinde yatıp kalkmaya karar vereni mi istersiniz, anne baba evine taşınanı mı?.. Hiçbir formül üretemeyecek dar gelirliler grubu için yeni yeni şok haberler, çocuklarını gönderebilecekleri okullara el konulmuş olması.. En merkezi, en donanımlı okullar İHL lere dönüştürülünce, ailelere ya çocuklarını yeni harcamalarla servisle uzak okullara göndermek, ya da İHL ye göndermek dışında seçenek kalmıyor.. Bu yük taşınır mı?.. Bu Yükü Kaldırmaz - Şükran Soner

Madalya Veremedik Tweet Verelim - Kürşat Başar


Madalya Veremedik Tweet Verelim Terör artık Ege ye kadar gelmiş, Şemdinli de bu kez kendi topraklarımızda yani sınır ötesinde değil, içeride 20 gün boyunca kapalı operasyon düzenleniyor...
Binlerce Suriyeli Türkiye ye sığınıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Türkiye ye geliyor.
Suriye deki savaş en ileri düzeyde...
Gazetelerimizde ilginç bir haber günlerdir konuşuluyor.
Fazlasıyla da ilgi görüyor.
Ünlü milli voleybolcumuz Neslihan a, ünlü alternatif rock topluluğu Red Hot Chili Peppersın basçısı Balzary tweet atmış. Voleybolcumuza çarpıldığını belirtmiş.
Bunun üzerine, Balzary ye Türkiye den epeyce mesaj gitmiş olacak ki, şaka yaptım, ciddiye almayın türünden bir mesaj daha atmak zorunda kalmış.
Haberlerde Neslihanın da Balzary yi bu mesajdan sonra izlemeye aldığı özellikle belirtiliyor.
Tabii keşke, voleybol takımımız olimpiyatlara veda etmeseydi de onları başka nedenlerle konuşabilseydik...
***
Red Hot Chili Peppers, aslında 1983 ten bu yana sahnede. Ama yeni kuşaklar en çok Californication la tanıyor onları. Topluluğun basçısı Michael Balzary, aynı zamanda Suburbia ve Big Lebovsky gibi filmlerde de oynayan bir aktör.
Eğer bir tweet bile bu kadar habere ve tartışmaya neden oluyorsa sosyal medya denilen yeni iletişim biçiminin artık ne kadar etkili olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Ama dünyaca ünlü bir sporcumuzun ya da sanatçımızın bir başkası tarafından beğenilmiş olması sahiden bu kadar büyük bir olay mı?
Üstelik bunu hangi niyetle yazdığı, dalga geçip geçmediği, sahiden kendisinin yazıp yazmadığı bile belli değilken...
Neslihan la koca bir röportaj bile okudum.
Eşine de sorulmuş, Bu durumda ne yapacaksınız, kıskandınız mı, konsere gelirse gider misiniz diye...
***
Belki de biraz gülümseten haber kategorisinde sayılabilir bu, ama aynı zamanda şu bitmek bilmez ezikliğimizi de yeniden hatırlattı bana.
Türkiye ye her gelene, Yemeklerimizi nasıl buldunuz diye sorup Dolmaya bayıldım , cevabı almadan rahat etmeyişimiz gibi bir yabancının hele ünlüyse bizi beğenmesi, yaptığımız işlerin burada değil de orada alkışlanması ve hatta bu son örnekteki gibi bir tweet bile atması nedense bizi höe2löe2 bu kadar etkileyebiliyor.
Yetmiş beş milyonluk bir ülkeden, dünyanın en genç toplumlarından birinden şöyle dünyayı sallayacak bir kadro çıkarıp on, yirmi altın madalyayla geri dönemiyoruz, ama olsun, en azından bir tweet atanımız var...Madalya Veremedik Tweet Verelim - Kürşat Başar

4+4+4 te iyi ve kötü senaryolar? - Abbas Güçlü


4+4+4 te iyi ve kötü senaryolar? Yüz binlerce velinin kafası karma karışık. 5, 5.5 yaşındaki çocuklarını okula göndersinler mi, göndermesinler mi?
Milli Eğitim Bakanlığı bu konudaki inanırlığını çoktan kaybetti. Sağlık Bakanlığı ve doktorların o noktaya gelmesine de ramak kaldı.
Tabipler Birliği, bu konuda, doktorların devreye sokulmasına karşı. Hastane yönetimleri de heyet raporuna sıcak bakmıyor. Şimdi top, çocuk doktorları ve çocuk psikologlarında. Onlar da yakında isyan ederse, hiç şaşırmamak gerekir...
Peki, böylesi önemli bir konuda, kime güvenilecek? Neye göre hareket edilecek?
60 ila 72 arasındaki çocuklar, okula başlasın mı, başlamasın mı?
İsterseniz gelin bu konudaki iyi ve kötü senaryoları tek tek ele alalım ve son sözü oturup siz kendiniz söyleyin. Çünkü, çocuğunuzu sizden daha iyi kimse tanıyamaz...

Erken başlarsa ne olur?
60-66, hatta 68, 70 aylık çocukların okula başlamasının eksileri kadar elbette artıları da var. İsterseniz önce gelin bir durum tespiti yapalım:
* Hayata bir yıl erken atılacaklar.
* Eğer okulöncesi eğitime devam ettilerse, devamı artık onlara sıkıntı verir.
* Yok eğer höe2löe2 oyun çocuğu ise okula ayağını sürterek gider.
* Bu yıl erken başlarlarsa, 72, 78 aylık öğrencilerle birlikte aynı sınıfta ezilme olasılığı söz konusu.
* Gelecek yılı bekleyip, ufak öğrencilerle aynı sınıfta olmak, sıkıcı hale gelebilir ve eğitimden soğuyabilir.
* Sınıf mevcutları bu yıl çok kalabalık olacak ve 50, 60 kişilik sınıflarda iyi bir eğitim hayal olabilir.
* Bu yaş kuşağına eğitim verecek yeterli sayıda öğretmenin olmaması, başlı başına bir sorun.
* Bu proje de fiyasko ile sonuçlanıp gelecek yıllarda kaldırılırsa ne olacak?
* İlk 4 te, sınav yarışı olmadığı için yaşı ufak da olsa öğrenci muhtemelen zorlanmayacaktır, ama ikinci 4ün sonunda sınav yarışı başladığında, o yükü kaldırabilecek mi?
* Birinci sınıfta kendi yaş aralığındaki öğrencilerle öğrenim gören ufaklıklar , ileriki yıllarda, karma sınıf uygulamasına geçildiğinde, sınıfın en küçüğü ya da en büyüğü olursa, her iki durum da kaygı verici noktaya gelebilir...

Ya okula küserse?
Okula erken başlama pek çok riski de beraberinde getiriyor. Özellikle okumuş velileri tedirgin eden de zaten bu. Çocuğunu bırakacak bir yakını olmayan ya da bir yere gönderemeyecek anne-babalar, çocuk sokaktan kurtulur diye karara sevinirken, çocuğunu okulöncesi eğitim kurumlarına gönderen veliler, bunun devamından yanalar. Yani bu yıl, bırakın 66 aylıkları, 68, 70 aylık çocuklarını bile okula göndermek istemiyorlar.
Bu yıl sınıfın en küçüğü, ezileni olacaklarına, gelecek yıl en büyüğü olsun, acelesi ne ki görüşündeler.
Onlar için iyi senaryo, elbette kaybedecekleri bir şey yok; çocukları, çocukluklarını doya doya yaşamış olurlar ve ezilen değil, büyük abi, büyük abla pozisyonunda olurlar. Sınıfın susanı, parmak kaldırmayanı değil, kendine özgüveni olanı haline gelirler.
Kötü senaryo ise, bu bir yıl içerisinde, okula gitmeseler de, okuma-yazmayı da öğrenirler, diğer pek çok şeyi de. Gelecek yıl okula başladıklarında, sınıfın seviyesi onlar göre değil de ufaklar ve yeni öğrenenlere göre düzenlendiğinde, benim bu sınıfta ne işim var moduna girip okuldan da, eğitimden de soğuyabilirler...

Erken kalkan yol alır!
Okula erken başlamanın dönem dönem sıkıntıları oluyor. Ama bir şekilde telafi edilip yola devam ediliyor. Yaşıtları höe2löe2 oyun oynarken, o okuma yazma öğreniyor, onlar höe2löe2 lisede okurken o üniversiteye gidiyor, hayata da onlardan bir adım önde başlıyor. Her şey yolunda gittiğinde, kazanç hanesine koskoca bir yıl yazılıyor ki, bu, bugünün dünyasında az bir şey değil.
72 aydan önce çocuğunu okula gönderecek velilerin, özellikle bu yıl başta olmak üzere, önümüzdeki birkaç yıl ve SBS ve LYS gibi kritik sınav dönemlerinde çocuklarına yakın ilgi göstermelerini de özellikle hatırlatırız. Çünkü o dönemleri, tek başına atlatmaları çok kolay olmuyor. Yaş farkı, en fazla o dönemlerde, kendini hissettiriyor.
Ve eğer bu zamanı ayıramayacaksanız, okula erken göndermeyi hiç ama hiç düşünmeyin..
Özetin özeti: Bu konuda en kötü karar, kararsızlıktan daha iyidir. Bir an önce kararınızı verin ve onu bir daha da sorgulamayın. Yoksa, çocuğunuza MEB den çok daha büyük kötülüğü yapan siz olursunuz!..4+4+4 te iyi ve kötü senaryolar? - Abbas Güçlü

PKK nın dostları - Melih Aşık


PKK nın dostları PKK hedef yükseltiyor... Ben senin vekilini kaçırırım, saklarım, bulamazsın, mesajı veriyor. Yurdun bazı bölümlerinde seyahat hürriyetinin kalmadığını anlatıyor.
PKK nın destekçi ülkeleri tarihte görülmemiş ölçüde çoğaldı. Suriye ye çullanmamız ve Malatya ya füze radarı yerleştirmemizle birlikte Suriye, İran, Irak, Rusya vaziyet aldı. Barzani zaten gözümüzün içine baka baka PKK yı destekliyor.
Şimdi hep birlikte terörü bize karşı siyaset olarak kullanıyorlar.
PKK o yüzden her zamankinden daha güçlü ve pervasız...
Örgütün beyni Kandil de... Ancak bırakın Kandil i, siz sınırdan başınızı uzatıp dibimizdeki PKK kamplarına bile dokunamıyorsunuz.
Karakollarımızdaki güvenlik güçleri sadece kendilerini savunmaya çalışmakta.
PKK için ortam her zamankinden daha uygun.
Hükümet, ABD engeline karşı PKK yı tasfiye için sınır ötesine geçemezken... Ana muhalefet partisinin de Meclisi toplayalım, komisyon kuralımın ötesinde bir fikri ve önerisi yok. Çünkü konu eski bir PKK avukatına havale edilmiş durumda....
* * *
Geçen mayısta AKP Diyarbakır Kulp ilçe başkanı PKK lılar tarafından kaçırıldığında Başbakan Erdoğan: AK partiyi sandıklarda, halk meclisinde mağlup edemeyenler sindirme politikası güdüyor. Bunun AK Parti ye karşı yapılıp CHP ye veya başka partilere yapılmaması manidardır demişti.
PKK nın durumdan vazife çıkarcasına Hüseyin Aygünü kaçırması üzerine ne mi dedi?
Bunlar beklediğimiz şeyler...
Madem bekliyorsunuz ne gibi önlemler aldınız, diye soran olur mu?
Özeti; ne vekil kaçırılması umurlarında ne birkaç Mehmet in şehit olması...

Çok adam kaçırıldı!

CHP Grup Danışmanı Sema Sezer in PKK tarafından kaçırılan yurttaşlarla ilgili hazırladığı ayrıntılı rapor 10 Ağustos ta CHP internet sitesinde yer aldı. Tesadüfe bakın ki, iki gün sonra CHP Milletvekili Hüseyin Aygün kaçırıldı. Rapora göre:
* Son bir yıllık dönemde 145 vatandaşımız kaçırıldı...
* Bu vatandaşlardan 119 u kurtuldu, 26 sının akıbeti belli değil. (6 asker, 1 polis, 1 kaymakam adayı bu sayıya döe2hil.)
* PKK nın 1990 - 2010 arasındaki 20 yıllık dönemde gerçekleştirdiği 46 yol kesme eyleminde 154 kişi kaçırılmış iken, sadece son bir yıllık dönemde 145 vatandaşımız kaçırılmış bulunuyor.
* Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi nde kaçırılan 121 kişiden, 90ı örgüt tarafından serbest bırakıldı, 3ü kaçarak kurtuldu, 2 si ölü olarak bulundu...
* Kaçırılan 121 kişiden devlet birimlerinin istihbaratı ve düzenlenen operasyonlar sonucu kurtarılabilen kimse olmadı...
* Kaçırılan vatandaşlardan serbest bırakılanlar da, kaçırıldıkları yerde ya da çok yakınında salıverildi...
* Devlet ve hükümet yetkilileri, kaçırılanların kimlikleri ve akıbetleri konusunda açıklama yapmamakta, bu olaylar gizlenmektedir.
* Kaçırılanların ailelerine psikolojik yardım ya da maddi destek sağlanmamakta, aranıp sorulmamaktadırlar. Aileler maddi zorluk içindedir.
* 13 Mayıs 2012 de kaçırılan ve 28 Haziran da serbest bırakılan AKP Kulp İlçe Başkanı Veysel Çelik, Hiçbir AK Partili yetkili aileme ve yakınlarıma geçmiş olsun dileğinde bulunmadı... diyerek istifa etmiştir.
CHP internet sitesindeki bu ibret verici raporu okumanızı salık veririz...


İktidarın Kürt açılımı üç yıl içinde PKK açılımına dönüştü, PKK açıldıkça açıldı.
Haldun Ertem

KPSS

KPSS sınavı sonrası soruların çalındığına ilişkin çok net kanıtlar yayımlandı.
Geçen hafta açıklanan KPSS sonuçları da kopyayı doğrular nitelikte.
CHP li Prof. Nur Serter açıklıyor:
2012 KPSS sonuçlarına bakıldığı zaman, ortaya çıkan tablo manidardır. KPSS sorularının çalındığı iddia edilen illerin (SİİRT, KİLİS, MUŞ vb.) gösterdiği başarı, bu iddiayı doğrular niteliktedir. 2012 KPSS de başarılı olan illerin birçoğunun, 2012 YGS ve LYS de son sıralarda oldukları görülmektedir...
Çok yakın bir tarihte de, bu sonuçlara dayalı olarak 40 bin öğretmen ataması yapılacaktır.
ÖSYM nin yaptığı sınavlarda, cemaat ve KCK etkisinin olduğu tartışmaları devam etmektedir. Yapılacak olan 40 bin öğretmen ataması şaibelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen atamalarını, KPSS deki şaibe ortadan kalkıncaya kadar ertelemelidir.

Protestolu senette patlama yaşanıyormuş.
Haydi bakalım, bu protestoyu da copla, kalkanla, biber gazıyla önleyin de görelim!
Fahrettin Fidan

Basın

İftar akşamında oruç açmak için masaya oturmuş insanların önünde kürsüye çıkıp siyaset yapmak, muhalefeti eleştirmek, gazete yazarını topa tutmak, gecenin huzurunu gerilime dönüştürmek din ve imanla uyuşur mu? Herhalde uyuşuyor ki, Başbakan öyle yapıyor.
İstanbul daki iftarda Dışişleri Bakanı nın Myanmar da ne işi var diye yazan Radikal yazarı Cüneyt Özdemir e ve patronuna ateş püskürüyor:
- Ben buradan o medya patronuna Yazıklar olsun diyorum. Bu adamları köşe yazarı olarak nasıl tutuyorsunuz?
Başbakan böylece patronları da iktidarı eleştiren yazarlara karşı kışkırtıyor.
Bu koşullarda bir ülkede ne basın özgürlüğü kalır, ne halkın haber alma özgürlüğü. Kalmadı da zaten

AKP li Hüseyin Çelik: Meclis birkaç Mehmet şehit oldu diye toplanmaz demiş.
Şehitler için toplanılmaz ama memleketi daha kolay satmak için yasa çıkarılacağı zaman gecenin köründe toplanılır...
Akif Kökçe

Son

Bir olimpiyat daha sona erdi. 2 altın, 2 gümüş, 1 bronzla ayrıldık Londra dan. Yarıdan çoğu genç 75 milyonluk ülke için fiyaskodur bu. Neyse ki 1500 metreyi kazanan iki kızımız üç gün boyunca ekranlara çıkartılıp yetkililere yüzlerce kez teşekkür ettirildi de... Biraz olsun fiyasko unutturuldu!PKK nın dostları - Melih Aşık

AKP Milletin Meclisi nden Kaçarken Eşkıya da Milletin Vekilini Kaçırıyor!


AKP Milletin Meclisi nden Kaçarken Eşkıya da Milletin Vekilini Kaçırıyor! Cumhuriyet Halk Partisi nin, çalışmalarına ara verilmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ni, Artan ve şekil değiştiren PKK terörü olaylarını görüşmek için olağanüstü toplantıya çağırması Başbakanın hiddetlenmesine yol açtı!
Başbakanın, eleştirinin e sine tahammülü olmayışına alışmış olan ana muhalefet partimiz ile ülkede gerçek demokrasinin işlemesi için Silivrili olmayı göze almış bir avuç özgürlük mücahidi medya mensubuna verip veriştirerek parlamentoya gelmeyeceklerini buyurduğu günlerde terör örgütü kente indi.
Foça ve Şemdinli gibi, ülkenin hem en batısından hem de en doğusundan iki kent seçilerek psikolojik bir plan uygulandı.
Şemdinli yi kurtarılmış bölge yapmak ve aynı anda Foça gibi Akdeniz de TSK nin önemli bir deniz üssünün de bulunduğu sahil kentimizde bayrak göstermek için azgın saldırılar düzenledi.
O çabaları için güvenlik güçlerimizden dersini aldı, tam sayısını bilemediğimiz kayıplar verdi.
Ama vur kaç yöntemi uygulayarak, yol kesti ve CHP li bir milletvekilini de silah tehdidi ile kaçırdı! Söylentilere göre hedefinde Tuncelili olan Sayın Sevim Kılıçdaroğlu da vardı. Ancak son anda bir strateji değiştirilerek Hüseyin Aygün ile yetinildi.
89 yıllık Cumhuriyet Türkiyesi nde bir ilk olan bu eylem, eşkıyanın devlete tam bir meydan okuması olarak yapılmıştır!
Terör örgütü, üç beş gün misafirimiz olacaksın diye bir milletvekilini aracından indirerek zorla dağa götürürken, tüm dış dünyaya da kendi gücünün nelere yettiğinin mesajını vermek istemektedir.
Sağduyulu bir iktidar, bu yol kazasını da dikkate alarak, hemen parlamentosunu toplar ve giderek azan eşkıyaya karşı ne türlü önlemler alınacağını görüşür. Millet Meclisi nin ortak bir karar almasını sağlar.
Ne yazık ki, büyük kongresinde icraatı karşısında aykırı seslerin güçleneceği görünümlerinden dolayı telaşlanmış olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de o yanlış stratejiye koltuk değneği olmaktadır.
Seçimlerde yönetimde istikrar olmasını amaçlayan seçmen bu gerekçe ile tek partili bir iktidarın işbaşına gelmesini sağlamıştı.
O iktidar, işbaşına gelişinin 10 uncu yılında çoğunluğun diktatörlüğü ne gitmekte sakınca görmediği için sekiz milletvekilini höe2löe2 demir parmaklıklar arkasında tutmayı bir erdem saymaktadır.
90 dolayında gazeteci yine ucu açık tutuklu olarak çeşitli cezaevlerindedirler.
İktidar partisinin yetkili sözcüsü Van Milletvekili Hüseyin Çelik, Artan ve yön değiştiren terör ile Suriye ve Irak taki son gelişmeleri görüşmek amacıyla bir genel görüşme talebi ile toplanması istenilen TBMM nin bugünkü birleşimine katılmayacaklarını bildirirken bakınız ülkenin güncel durumunu nasıl yansıtmaktadır:
Adalet ve Kalkınma Partisi, PKK bomba patlattı diye, birkaç Mehmet i şehit etti diye Meclis in toplantısına katılmayacaktır.
Hükümet işinin başındadır ve terörle mücadele etmektedir!
Meclis te ezici bir çoğunluğu bulunan ve o çoğunluğu teşkil eden lider vekillerinin devletlu efendilerinin izni olmadan parmaklarını kımıldatamayacaklarına güvenen Hüseyin Çelik e göre, hükümet işinin başında ve terörle mücadele ediyor, ama bir Tunceli milletvekilinin yolunun kesilerek dağa kaçırılmasını engellemekten de aciz kalıyor.
Çoğunluk grubunu sağduyulu davranmaya yönlendirmek için çok ünlü bir iktidar mensubu mu dağa kaldırılmalıydı?
İktidar partisinin bu aczi içinde Meclis e gelerek Gün parti ayrılığı gösterilecek gün değildir.
Adı konulmamış dışarıdan destekli bir iç savaş ya da başkaldırı hepimizi tehdit edecek boyutlara geldi.
Hep birlikte oturup ne yaparsak bu terörü önleyebiliriz diye görüşelim diyecek Milletin Meclisi ne saygılı bir başbakan aranıyor!AKP Milletin Meclisi nden Kaçarken Eşkıya da Milletin Vekilini Kaçırıyor!

Siyasetçi değişmez! - Güngör Mengi


Siyasetçi değişmez! Türkiye kahramanlığın bu kadar ucuzladığı bir ülke olmaya devam ederse terörü bitiremeyiz.
PKK, Ovacık-Tunceli yolu üstünde durdurduğu bir araçta CHP Milletvekili Hüseyin Aygünü silöe2h zoruyla rehin alıp kaçırdı.
Milletvekili korumasızdı ama PKK bu olayı meydan muharebesi kazanmış gibi bir fiyaka konusu yaptı.
Önce örgütün haber ajansı sırtlan zeköe2sı ile silöe2hlı propagandanın kaymağını yemeye çalıştı.
İhanet örgütünü devlet gibi yücelten ifadelerle Milletvekili Aygünün Kürdistan halkından gelen şiköe2yetler dikkate alınarak uyarılması amacıyla gözaltına alındığı iddia edildi.

Şaşırtıcı sözler

Gerekli idari ve hukuki işlemlerin tamamlanması ardından kısa süre içinde salıverileceği belirtilirken tehdit unsuru da eksik bırakılmadı.
Bölgede güvenlik kuvvetlerinin başlattığı kurtarma operasyonlarının da Hüseyin Aygünün can güvenliği için durdurulması ihtar edildi!
Bir milletvekilinin terör örgütünce rehin alınması olayına ilk kez tanık oluyoruz.
PKK çok ileri gitmiş ama siyaset dünyamızda da hiçbir değişiklik olmamıştır.
Başbakan bir ilk i bunlar beklediğimiz şeyler diye karşılarken iktidar kanadından duyulan öteki sesler daha şaşırtıcı olmuştur.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik Meclis i olağanüstü toplamak isteyen CHP yi eleştirmek isterken Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis i toplayamayız ifadesini kullanmıştır.
AKP Milletvekili Şamil Tayyar a gelince, o da kışkırtıcı yorumu ile sosyal medyada fırtına koparmıştır.

Çirkin senaryo

PKK CHP li Aygünü misafir etmiş. Muhabbetiniz bol olsun. Olsun da millet bu numarayı yemez diyen Şamil Tayyar, ima ettiği çirkin senaryoyu kanıtlamakla yükümlüdür.
Parlamentonun ezici çoğunluğu Kürt sorununun çözüm yollarını tıkayan terörü sonlandırma iradesine sahiptir.
BDP nin olaya gösterdiği tepki, çözüm amaçlı müzakerelerde aranan muhatap rolü için bu partinin sorumluluk alabileceği ümidini vermiştir.
Meclis in toplanmasına direnen iktidarın tutumuna gelince...
Ülkenin bir numaralı sorununu PKK nın dayattığı gündemin peşine takılmak diye küçümseyerek TBMM den kaçırmak yanlıştır.
Asıl terör örgütüne prim olmasın bahanesiyle Millet Meclisi ni çalıştırmamak PKK ya taviz olur.
Demokrasi ve işleyen tartışan bir Meclis, terör örgütünün saçtığı zehirli propaganda karşısındaki en önemli gücümüzdür.
Keşke bu çocukça inat Meclis i bloke etmese...
Bir eleştiri-öneri de CHP ye:
CHP li üyelerin Bu psikoloji ile çalışamayız gerekçeli talebi üzerine yeni Anayasa yı hazırlayan komisyonun dünkü toplantısı iptal edildi.
Çok yanlış bir karar. Siyaset bu kadar zaaf gösterirse terör bundan yararlanır.
Aynı şekilde kaçırılan Milletvekili Aygün...
Açık bir hedef olarak şehirlerarası yollarda korumasız gezmek kahramanlık değil, devletin, ülkenin başına dert açmaktır! Siyasetçi değişmez! - Güngör Mengi

2013 İlkbaharına Doğru! - Orhan Bursalı


2013 İlkbaharına Doğru! CHP Milletvekili Hüseyin Aygün kaçırılıyor! Ergenekon davalarının başarılı tetikçi gazeteciliğinden AKP milletvekilliğine rütbelenen birisi, derin memnuniyetini dile getiriyor! Hüseyin Çelik, AKP propaganda şefi, birkaç Mehmet öldü diye Meclis i toplayamayız diyor! Ve Başbakan, Kılıçdaroğlu nu PKK ve BDP ile işbirliği ile suçluyor!
Bu nasıl iş!
Türkiye parça parça. Vallahi toplayabilene aşkolsun!
Giderek imköe2nsız günlere dörtnala koşuyoruz!
***
Yanı başımız alev alev. İktidar ateşe benzin dökmekle uğraşıyor. Suriye de 5 bölgeye TSK yi sokacak, sözde güvenli tampon bölge yaratmak için. İktidar mümkün olduğu kadar çok Suriyelinin savaştan kaçarak Türkiye ye sığınmasını sağlayacak politikalar izliyor. Ne kadar çok Suriyeli gelirse Ankara nın da doğrudan müdahalesi için o kadar meşru bir zemin oluşacağı düşüncesiyle!
RTE - Davutoğlu nu anlayın: Suriye konusunda zararın bini bir para! 2 milyar dolarlık ticaret sıfırlandı! Üstüne üstlük, savaşın dumanları sardı ortalığı.. İtibar desen yerlerde! İran gündemde! Bu nedenle iktidar mümkünse hemen Esad yıkılsın istiyor, ABD yi zorluyor; olaya bakın ki Vaşington ise Ankara ya dizginliyor! Seçimler var, zamana ihtiyaç var! Suriye de Esad a karşı El Kaideli kirli bir muhalefet oluştu!
İran da da Suriye nin Dostları toplantısı düzenlendi ve büyük bir katılım oldu! Şamın arkasında güçlü bir dünya var! Ankara, savaşçı gazetecilere bu iş oldu havasını basarken, kendi hayalini satıyor!
***
Bu kirli muhalefete verdikleri her türlü destekle Şamı yıkamazlarsa, ikinci gündem maddesi sıkıştırıyor: İran ve atom üretimi!
Sıkışan öncelikle İsrail tabii ki: İran kesinlikle atom bombasına sahip olmamalı! İran ile İsrail arasında bu konuda yeraltında büyük bir savaş sürüyor! İsrail en iyi bilgisayar kırıcılarını İranın nükleer programı üzerinde çalıştırıyor!
Geçen yıl Batı nın uzmanları , İran iki yıla kalmaz atom silahını üretebilir, diyordu!
Bunun bir yılı gitti! Gerçeğin ne olduğunu hiç bilemeyiz tabii, İran açıklamadıkça! Bir bakmışsınız, ilk nükleer denemesini yaptı!
Unutmayın, Başbakan iki yıl önceye kadar, İranın atom silahı üretimine doğrudan karşı çıkmıyor, Ortadoğu tüm atom silahlarından arınmalı diyordu, tabii İsrail i kastederek...
Bugün acaba Başbakan ne düşünüyor?
İran daki program gerçekten hızla gelişiyorsa.. eğer Esad da 2013 e iktidar olarak girerse..
2013ün Ortadoğu için felaketin felaketi geçme olasılığı giderek güçleniyor demektir!
İktidar, Suriye ve Sünni -mezhep politikası gibi minicik bir açıdan bakıyor olaya...
Oysa fotoğraf büyük.
2013 ilkbaharı, kıyametin kopabileceği bir yıl olabilir!
ABD-İsrail-Batı, bir vuruşta Suriye de Esadı, İranı ve Kürdistan kuruluşunu halledebilir!
Bunun hangi ve nasıl bir senaryo ile gerçekleşebileceğini düşünmeyin siz!
Burada Türkiye okkanın altındadır! İktidar hele!
Kördüğüm, Gordiyon, İskender in kılıcı!
Koltuk ve iktidar hesaplarının yapıldığı 2014 ler, 2015 ler görülebilir mi?
***
Başbakan rejimi-yönetimini sıkılaştırıyor: Daha büyük yetki, daha çok otorite ve tekleşen rejim!
İşi gücü: Kahrolsun gazeteciler, köşe yazarları, CHP, Aleviler ve kendilerini desteklemeyen herkes!
Evet, soru açıkta duruyor: Bu iktidar ile iktidara karşı olanlar (muhalefet) arasında ortak ne var veya ortak ne kaldı?
Türkiye den geriye ne kaldı, kalıyor, kalacak?
Ve aynı zamanda da iktidardan?!2013 İlkbaharına Doğru! - Orhan Bursalı

Milli irade bile kaçırıldı - Rıza Zelyut


Terörün yaygın olduğu 1995'te; Güneydoğu'ya gittim. O sıralar yazdığım Akşam Gazetesi için tam 10 gün o bölgede dağ tepe dolaştım; insanlarla konuştum. Şırnak'tan Tunceli'ye kadar... Bu röportajım gazetede 9 gün yayımlandı.
Şu an ise; Sivas'tan öteye gitmeye korkuyorum.
Abartmadığım ortadaÖ Bakın PKK Tunceli'de milletvekilini bile kaçırdı.
Kaçırdığı milletvekili; düşünce olarak TBMM'de PKK'ya en yakın sayılacak isimlerden birisidir, ama PKK'lı değildir.
Dün yazdığım gibi örgüt; mücadelesini silahlı propaganda temelinde yükseltiyor. Çünkü; PKK'nın 34 yıl boyunca en etkili propaganda yolu  ve varlık sebebi bu olmuştur.
90'ların sonuna doğru hiç değilse silahlı propagandası iyice geriletilen PKK yeniden nasıl güçlendi?
Özellikle ülkenin tek adamı konumundaki Başbakan Erdoğan'ın, hiçbir komplese kapılmadan bu soruyu sorması ve cevabını artık başka yerlerde araması gerekiyor.

SEBEPLERİNİ DOĞRU YERDE ARAMAK
1994'ten beri yazıyorum: PKK; geleneksel sol örgütlerden değildir. Sol örgütler sınıf temelinde mücadele yürütürler. PKK ise ırk temelinde (etnik) mücadele yürütüyor.
Bu yüzden, PKK'nın derdi adalet, özgürlük, insan hakları, demokrasi, ezilen kesimlerin haklarını savunmak değildir. O; silahlı mücadele yoluyla Kürt aşiretlerinden bir millet yaratmak peşindedir. Örgüt  'Anadilde eğitim'  derken de bu  amaç peşindedir.  PKK'nın bu isteğine destek olan Hüseyin Aygün, umarım ki o tarafın gerçek niyetini artık anlamıştır.
Yönetim katında ise: Bölücü liberallerle Kürtçülük sempatizanı bazı üst düzey AKP'liler;  Başbakan Erdoğan'a PKK'yı özgürlük, adalet, insan hakları, demokrasi arayan bir örgüt gibi gösterdiler. PKK'nın beklentilerine uygun biçimde Güneydoğu'da açılım yaptıklarında örgütün geri adım atacağını zannettiler. Böylece; PKK'nın Kürdistancı fikirleri ve stratejisi örtüldü; masumlaştırıldı; haklı hale getirildi.

KÜRT SORUNU DEĞİL KÜRTÇÜLÜK SORUNU
Güneydoğu'da insafsızca sömürülen-ezilen ağzı var dili yok göçebeler, köylüler, milyonlarca kadın;  gündeme getirilmedi ama hep Kürdistan'a yol açacak talepler öne çıkartıldı; bölge halkı da bunu istiyormuş gibi gösterildi. Barış ve demokrasi dedikleri şey de Kürdistan'ın kurulmasına hizmet edecek talepler idi.
İşte böyle; bölücülük/Kürtçülük temelinde yükselen PKK istekleri Kürt Sorunu gibi gösterildi. Kürt sorununu çözmek adına da PKK'nın Kürdistancı istekleri karşılamaya çalışıldı.  Başbakan Erdoğan da 'Taviz verirsek PKK geriler. Demokratik ve kültürel haklar PKK'nın tabanını çözer.' hayaline inandırıldı.
Güneydoğu'ya Efgan Ala türünde AB Valisi denilen; örgütün yayılmasını görmezden gelen yöneticiler atandı. Örgüt; aldığı tavizi; Kır Gerillasını Şehir Gerillası'na dönüştürecek biçimde kullandı ve iki yapıyı da yönetecek KCK ortaya çıktı.
Şimdi şu ikinci soruyu sormalı Sayın Başbakan: 'Beni PKK konusunda kim kandırdı?'
Ve onları yanından uzaklaştırarak yeni bir başlangıç yapmalı.
Unutulmasın ki bu bela; bugünden yarına hemen bitirilemez. Öyleyse; sakin düşünmek gerekir. İlk büyük adım da PKK'nın temel gücü olan çocukları onun elinden kurtarmak için bölgede zorunlu eğitimi yatılı hale getirip çok özendirmektir. Ve, öyle teşvik meşvikle zaman öldürmeden devlet sektörünü hemen orada devreye sokmak kaçınılmazdır.
Muhalefetin de bu süreçte hükümetin yanında olduğunu göstermesi gerekir. Elbette ki kendi çözüm önerilirini de sergileyerek... Milli irade bile kaçırıldı - Rıza Zelyut

CHP li Aygün Neden Kaçırıldı? - Hikmet Çetinkaya


CHP li Aygün Neden Kaçırıldı? İki gün önce gizli karanlığın içindeki yitik çocukları, faili meçhul cinayetleri, eli kanlı PKK nin saldırılarını, gözlerimizin derin maviyle buluştuğu saatleri anlatmıştım yazımda...
Yüreğime saplanan acının, kalın ağaç gövdelerine benzeyen yaşamın derinliklerinden kopup gelen fırtınanın, yağmurun, kabaran denizin, öfke ırmağının toplumu nasıl ikiye böldüğünü anlatmıştım.
Günlerdir PKK nin kaçırdığı askerimizi, sağlık memurumuzu, kaymakamımızı neden unuttuğumuzu soruyordum.
O rüyalarımızın hançerini, ıslak gecelerin zamana ayarlı saatlerinde çocuksu bağırışlarını bir albümün sayfalarında 25 yıldır gördüğümüzü söylemiştim.
Kayıp çocuklarını arayan anaların, şehit cenazelerinde gözyaşlarını tutamayan babaların öyküsü zaten bilindik değil miydi hepimiz için!
Güneydoğu da kurulan tuzaklar Foça ya kurulmuş, iki askerimiz şehit olmuştu.
***
Pazar günü İzmir de on binler terörü lanetlerken, kimi sosyal medyada sözde kendini bilmezler şöyle sesleniyordu:
Bıktık senden İzmir, otur yerine, sus artık!
Terörün bir insanlık suçu olduğunu höe2löe2 bilmeyen bizim sözde liberal tosuncukları yazacaktım bugün...
Nasıl bir ihanet peşinde olduklarını anlatacaktım bir kez daha.
Yurtsever olmanın kör milliyetçilik olduğunu sanan bu zavallıları anlatacaktım.
Solculuğun ne olduğundan habersiz, sermaye-emek çelişkisini ağızlarına almayan, sabah akşam teröre övgüler düzen bu sahteköe2rları yazacaktık yine.
Yağmurlu bir günün akşamında karmakarışık duygular içindeydim.
Böyle durumlarda, düşünceler ormanında dolaşır hüzünlenirdim.
Zindandaki üniversiteli gençleri, Silivri de yatan meslektaşlarımı, bilim insanlarını, aydınlarımızı düşünürdüm.
Demokrasi ve özgürlüklerin bir yaşam biçimi olduğunu...
Şehit çocukları!
Kimsesizler mezarlığı!
Boşaltılan köyler!
90 lı yıllardaki faili meçhul cinayetler!
Derin devlet!
Kontrgerilla!
PKK!
Hizbullah!
Uğur Mumcu, Musa Anter, Mehmet Sincar, Ahmet Taner Kışlalı...
***
Yitirdiğimiz Türk ve Kürt aydınları, gazetecileri, siyasetçileri say say bitmez...
Ben bunları düşünürken, gözüm televizyona ilişti...
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, PKK li teröristlerce kaçırıldı...
Hiç şaşırmamıştım!
Şemdinli de aradığını bulamayan PKK, ses getirecek bir eylemi gerçekleştirmişti işte...
Ovacık-Tunceli yolunda CHP li Aygünün aracı durdurulmuştu. Aygün, direndi PKK lilere:
Vuracaksanız burada vurun!
Yanında danışmanı ve bir gazeteci vardı:
Onların can güvenliğinden ben sorumluyum, sakın onlara dokunmayın.
***
Kaçırılan CHP Milletvekili Aygün, EMEP kökenli, Zaza Alevisi...
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu nun çağrısı üzerine CHP ye geldi ve 2011 seçimlerinde CHP den Tunceli milletvekili seçildi Kamer Genç le birlikte.
Uzun süredir PKK tarafından tehdit edildiği biliniyor...
Şimdi aklıma gelen soru şu:
Güvenlik güçleri Tunceli yöresinde halkın sorunlarını dinleyen, sohbet toplantıları yapan Aygünü koruma altına alamaz mıydı?
Yetkililer, bu soruya şu yanıtı vereceklerdir, biliyorum:
Bizden koruma istemedi!
Tunceli yöresinde PKK nin varlığı biliniyor... Daha önceleri pek çok kanlı eylemi gerçekleştirdi PKK bölgede.
Onun için, devlet bir milletvekilinin, koruma istemese bile can güvenliğini sağlamak zorunda değil midir?
***
Bir başka önemli konu, devletin istihbarat birimlerinin böyle bir eylemin gerçekleştirileceğini önceden öğrenememesi.
Foça da da böyle oldu...
CHP Tunceli milletvekili, Zaza Alevisi olduğu için kaçırıldı...
Ses getirecek bir eylem planını gerçekleştirdi PKK...CHP li Aygün Neden Kaçırıldı? - Hikmet Çetinkaya

Her yer kontrolümüzde ama Yüksekova ya banka açmak için mangal gibi yürek gerek


Her yer kontrolümüzde ama Yüksekova ya banka açmak için mangal gibi yürek gerekAslında tartışmayı Başbakan Erdoğan alevlendirdi.
Emekli General, HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu nun Hakköe2ri elden gitti sözlerine çok sert tepki verdi.
Başbakan Türkiye nin her yerinin kontrol altında olduğunu söyledikten sonra Pamukoğlu nu seviyesizlikle suçladı General olsan ne olur dedi hızını alamadı Sen kimsin, çapın ne? diye sordu.
Pamukoğlu nun sözlerini bir askere bu yakışmadı diye eleştiren de oldu, ona katılan da.
Elbette teknik olarak Türkiye her karış toprağında egemendir, kontrol edemediği bir çakıl taşı kadar bile yer yoktur ama pratikte bazı bölgelerde özgür yaşamanın da ötesinde buralara gitmenin bile çok zor olduğunu biliyoruz.
Pazar günü bir okur mektubu yayınlamıştım. Okurum Van dan Hakköe2ri ye sade vatandaş gibi koruma almadan gitmeye cesaret edebilir misiniz? diye soruyordu.
Cevabı ben de vereyim: Kimse gidemez, kimse buna cesaret edemez. Fiili durum budur.
Şimdi bu tartışmaları bir kenara bırakalım ve fiili durumla ilgili çok çarpıcı bir örneğe geçelim.
İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince diyor ki Bizde mangal gibi yürek var.
Özince bu sözleri bölgemizde yaşanan terör ve savaş dolayısıyla söylüyor. İş Bankası nın Kurtuluş Savaşı yıllarını anlatarak Şimdiki riskler bize vız gelir. Bizde mangal gibi yürek var. Bizim yüreğimiz pır pır Selanik değil diye süslüyor sözlerini.
Hemen ardından da İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali Hakköe2ri Yüksekova da bir şube açacaklarını açıklıyor.
İşte mangal gibi yürek tanımı bu şube için söyleniyor bir anlamda.
Hakköe2ri nin Yüksekova ilçesine bir banka şubesi açmak için insanda mangal gibi yürek olması gerekiyor.
Oysa Yüksekova Türkiye Cumhuriyeti topraklarında. Devletimiz orada da herşeye höe2kim durumda. Ama gelin görün ki, bir banka şubesi açmak bile riskli.
Ve Türkiye nin en büyük bankasının genel müdürü o ilçeye bir şube açmayı övünerek, ne kadar kararlı ve cesaretli olduklarını belirterek açıklıyor.
Elbette İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı da Genel Müdürü de Başbakanı yalanlamak için yapmıyor bunu.
Hatta belki o sırada yurt dışında oldukları için (Batum daydılar) Başbakanın bu sert sözlerini duymadılar bile.
Ama bu, şunu gösteriyor; Türkiye de herkes Güneydoğu bölgesinin tamamen kontrol altında olduğuna inanmıyor. En azından kaygılar giderilemediği gibi güvenliğin daha da çözümsüz höe2le geldiğini biliyor, görüyor. O nedenle de bir bankanın Genel Müdürü refleksle Biz oraya gidebiliyoruz sözünü bir tür ayrıcalık gibi sunabiliyor.
Bu sözlerde hiçbir politik anlam yok. Ama bilinçaltına iyice yerleşmiş bir kanaat var. Başbakan Erdoğan Biz her yere höe2kimiz diyerek sesini yükseltebilir, ama zihinlere yerleşmiş bu acı gerçeği değiştiremez.
*****
Zekiler İmam Hatip e
Can Bey: 10 Ağustos 2012 tarihinde Kuşadası nda merkezden yayın yapılan bir camide vaizin Kur an, hadis, İslöe2m dini hakkındaki oldukça doyurucu sohbetini dinledim. Kuşadası müftüsü olduğunu zannettiğim zatın tüylerimi diken diken eden ve ister istemez Allah Allah bu da ne demek oluyor ? diye kendi kendime söylendiğim bir duyurusu ve ısrarlı isteği vardı. Duyuru ve istek aynen şöyle idi.
Muhterem cemaat biliyorsunuz imam hatip olullarının orta kısımları açıldı. Şimdi sizlere düşen görev zeki çocuklarınızı bu okullara göndermeniz ve o okulları doldurmanızdır.
Yani sadece zeki çocuklar imam hatibe, aptallar diğer okullara.
Bilmem böylesi bir propaganda yasal mıdır? Ve bunun giderek diğer şehirlerdeki camilere de yayıldığını biliyor musunuz?
Bilginiz olsun diye yazdım. Saygılarımla (R. A.)
Not: Yaşım 66 daha önceki iktidarları bir çok konuda çok eleştirdik, ancak böylesine ilk defa şahit oldum.
*****
İstanbul a yağan yaz yağmuru ile yine yüzlerce otomobil yollarda kalmış. Bir öneri: Kar için nasıl zincir zorunlu ise yağmur için de şişme bot zorunluluğu getirilsin. (Gani Yıldız)
*****
Tuncay Özkan için İzmir de doğum günü kutlaması
Ergenekon Davası nedeniyle hakkındaki suçlamayı ve elde edildiği söylenen kanıtları bile öğrenmeden yaklaşık 4 yıldır Silivri Hapishanesi nde tutulan Tuncay Özkan bugün 46ıncı yaşını kutluyor.
Kendisi hapishane koşullarında nasıl bir doğum günü geçirir bunu takdirlerinize bırakıyorum ama dostları Özkan için bugün İzmir de sembolik bir tören düzenliyor.
Tuncay Özkan a Özgürlük Girişimi konuyla ilgili bana da şu bildiriyi göndermiş:
Özgürlüğün Doğumuna Davetlisiniz:
Tuncay Özkan, Silivri zindanlarındaki esaretinin 4. yılında (46 ay-203 hafta), hücre dedikleri; aslında yavaş yavaş öldürülmeye çalışıldığı mezarında, aşkla bağlı olduğu sevdikleri ve sevenlerinden ayrı 46. yaşına girecek.
Çok sevdiği İzmir de, İzmirli dostları ile birlikte 14 Ağustos 2012 Salı günü (bugün) saat 16.00- 21.00 arası, yalnız bırakılarak ölüme terk edildiği hücresinde unutulmadığını göstermek için Alsancak Kıbrıs Şehitleri caddesinde doğum gününü kutlayacağız.
Doğum gününde, Tuncay Özkan a ÖZGÜRLÜK demek isteyen tüm dostlarını bekliyoruz.
YER: Kıbrıs Şehitleri Cad.Türkan Saylan Kültür Merkezi Önü Alsancak- İzmir.
*****
Başbakan Meclis de benim diyor
TBMM bugün olağanüstü toplanacak. Ama Ankaralı gazetecilerin aç/kapa dediği yöntemle hiçbir şey yapmadan dağılacak.
Çünkü iktidar partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi nin olağanüstü toplanmasının teröre prim vereceğine inanıyor.
Bu nedenle milletin tek ortak görüşme, bilgi alışverişi yapma müessesesini fiilen devre dışı bırakıyor.
Başbakanın PKK terör eylemi yaptı diye tatilde olan Meclis i toplamak terörün ekmeğine yağ sürer sözleri kulağa ilk başta mantıklı ve doğru gelebilir. Ancak çok dikkat çekici bir noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Başbakanın kullandığı üsluba bakınca o gerekçenin pek gerçekçi olmadığını görüyoruz. Demokrasiyi kendine göre uygulayan Başbakan Meclis de benim diyor aslında.
Çünkü; Başbakan Meclis i toplantıya çağıran Kemal Kılıçdaroğlu na ağır sözler sarfederken aynen şunu söyledi; Meclis i toplayacaksın da ne olacak. Söyleyecek bir şeyin varsa, işte Başbakan burada gel söyle.
Bu, demokrasiyi sulandırmaktır.
Elbette bir muhalefet lideri gerek duyduğunda bizzat Başbakan a da gidebilir. Ama burada konu muhalefet liderinin Başbakan a ne söyleyeceği değil, Başbakanın TBMM aracılığı ile halka ne söyleyeceğidir.
Gerek artan terör olayları gerekse Suriye deki gelişmeler halkın kuşkularını artırıyor.
Çünkü bilgi akışında bir aksaklık var ve halk ne olup bittiğini tam anlayamıyor. En iyi anlatılacağı yer ise TBMM dir.
Anladığım kadarıyla Bu Meclis nasıl olsa benim emrimde değil mi? O halde Meclis de benim diye düşünen Erdoğan, Meclis in toplanmasını kendi karizmasına çizik atılması olarak görüyor ve bundan kaçınıyor.
İleri demokrasiye geçtik demekle geçilmiyor işte.Her yer kontrolümüzde ama Yüksekova ya banka açmak için mangal gibi yürek gerek

Hüseyin Aygün, Aslı Çakır Alptekin, Mehmet Y. Yılmaz - Emre Kongar


Hüseyin Aygün, Aslı Çakır Alptekin, Mehmet Y. Yılmaz Başlıktaki üç isim nasıl yan yana geldi?
***
Türkiye, bir sıcak olaylar ve müzmin sorunlar ülkesi haline geldi
Müzmin sorunlar derken, sürekli olarak sıcak gündemin etkisiyle ihmal edilen soğuk gündemi , yani, aslında bu sıcak olayların arkasındaki müzminleşmiş sorunları ve süreçleri kastediyorum.
***
İçte ve dışta görülmemiş bir zorlama ve bu zorlamaların dayattığı müthiş sancılı bir değişim baskısı:
İçte, terör, yaygın adaletsizlikler, altüst edilen eğitim sistemi, baskı altına alınan medya, tedirgin kitleler, kaygılı anne-babalar, gençler, aydınlar
Dışta, savaş olasılıkları, değişen sınırlar, ülkenin tehdit altındaki güvenliği, barışı ve istikrarı!
Aslında bütün bunların arkasında, emperyalizmin bütün dünyadaki saldırgan stratejisi ve son on yıldır Türkiye yi yöneten AKP nin yanlış, dayatmacı, toplumun müsamaha sınırlarını zorlayıcı iç ve dış politikaları var.
Ama bunların soğukkanlı bir biçimde irdelenmesi, çözümlenmesi, bunların baskısı altında doğruların nasıl bulunabileceğinin tartışılması, hem zor hem de kimsenin pek ilgisini çekmeyen konular
Öte taraftan sıcak gündem, hem halkın, okurların, izleyicilerin ilgisini çektiği hem de bunlar hakkında ahköe2m kesmek kolay olduğu için, çok daha cazip ve rahat bir iş.
İşte ben bugün bu üç isim etrafında, sıcak gündem ile soğuk gündem , yani müzmin sorunlar arasındaki bağlantıya dikkati çekmek istiyorum
***
Hüseyin Aygünün kaçırılması olayında, yukarıdaki bölümde dikkat çektiğim, dışta emperyalizmin, içte de AKP nin yanlış politikalarının dayatmacılığı var:
Emperyalizm, dünyayı ve Ortadoğu yu yeniden düzenlerken, dinciliği, mezhepçiliği, ırkçılığı ve milliyetçiliği, demokratik ve eşitlikçi kimlikler olmaktan çıkarıp ayrışmanın, düşmanlığın, bölünmenin temeli yapıyor
PKK terörünün ve Hüseyin Aygünün PKK tarafından kaçırılmasının arkasındaki müzmin sorun , temel süreç , soğuk gündem budur!
Buna AKP nin on yıldır bu konudaki zigzaglı, sürekli değişen, ilkesiz ve sağa sola savrulan, üstelik de her yaptığı değişikliği baskıcı yöntemlerle empoze etmeye çalışan, yanlış politikalarını ekleyin
Durum ortadadır!
***
Gelelim, Aslı Çakır Alptekin in altın madalyası ile simgelenen Cumhuriyet Kızlarının olimpiyat başarılarına:
Aslında bu kızlara, (kadın sporcuların tümüne) Atatürkün kızları demek de yanlış olmaz:
Çünkü onlar, bütün bir İslam öe2leminde ve Arap dünyasında mucizevi bir değişim gerçekleştirmiş, İslama dayalı bir din-tarım imparatorluğundan 15 yıl gibi çok çok kısa bir sürede çağdaş bir devletin temellerini atmış olan Mustafa Kemal Atatürkün ve onun kurduğu demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin ürünleridir.
Üstelik bu başarıları taçlandıran bir başka nokta daha var:
Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk Türkiyesi, bütün çağdaşlık atılımlarına rağmen, din-tarım imparatorluğunun feodal değerlerinden kurtulamamış, kadınını, kızını tam özgürleştirememiş, onların eğitimini tam sağlayamamış ve özellikle de spor altyapısını sadece kadınlar için değil, erkekler için de henüz kuramamış bir ülkedir.
Bu kızlar böyle olanaksızlıklar içinde gerçekleştirmişlerdir bu mucizevi başarılarını
Bakınız her birinin bireysel öyküsüne:
Gözler yaşartan fedaköe2rlıklar, yıkılmaz bir azim ve irade, sistematik bir çalışma, özetle, müthiş bir kişisel ve ailevi cehd göreceksiniz!
Yukarıda işaret ettiğim temel süreçler ile güncel sıcak olaylar arasındaki ilişkiye baktığınızda, politikacıların bu başarıları nasıl kendilerine yontmak için çabaladıklarını fark eder, Cumhuriyet Türkiyesi nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti kimliğinin altını oymaya çalışanların yaşadıkları çelişkileri mutlaka görürsünüz!
***
Mehmet Y. Yılmaz bu denklemin neresinde:
Bilmem yazılarını okuyor musunuz?
Türkiye de güncel sıcak olaylarla , soğuk gündemin yani temel süreçlerin ilişkisini hiçbir zaman gözden kaçırmayan, sürekli olarak aradaki sebep-sonuç ilişkisine dikkati çeken ama bu arada güncelliğini yitirmeyen bir yazar.
Dünkü yazısında hem sıcak gündeme hem de temel süreçlere ilişkin konuları gündeme getirmişti:
Adalet, eğitim ve demokrasinin kaçınılmaz gereği olan şeffaflık!
Tam bir fikri takiple tek bir yazıda, hem güncel olayları özetlemiş hem de temel süreçlere dikkat çekmişti.
Bugün yerim bittiği için, bu yazı üzerinde perşembe günü tekrar duracağım.Hüseyin Aygün, Aslı Çakır Alptekin, Mehmet Y. Yılmaz - Emre Kongar

Nedir kardeşim bu İsmet ten çektiğimiz - Yılmaz Özdil


Nedir kardeşim bu İsmet ten çektiğimiz Nedir kardeşim bu İsmet ten çektiğimiz...

Hükümetimiz açılım ayaklarıyla Kandil den gelenlere kırmızı halı serdiğinde... AKP nin imdadına yetişen Kılıçdaroğlu, durup dururken, Dersim krizi çıkardı mı?

Çıkardı.
*
Habur rezaleti taptazeyken... Dersim isyanıyla PKK kalkışması arasında benzerlik kuran kendi genel başkan yardımcısı Onur Öymen i infaz edip, toplum nazarında soykırımcı durumuna düşürüp, derhal istifaya çağırıp, Habur rezaletini unutturdu mu? Unutturdu.
*
CHP Genel Başkanı olur olmaz, bismillah ilk iş, Onur Öymen in üstünü çizip, onun yerine Dersim soykırımdır diyen Hüseyin Aygünü milletvekili yaptı mı? Yaptı.
*
Hüseyin Aygün, CHP milletvekili olur olmaz, bismillah ilk iş, Dersim soykırımdır, insanlık suçudur, sorumlusu CHP dir, İsmet İnönü dür, Atatürk de haberdardır dedi mi? Dedi.
*
Bebek katili teröristlere, şefkatle terörişko muamelesi yapan tetikçi gazteci tayfası yeni CHP yi ayakta alkışlayıp, tarihimizle yüzleşelim kampanyası başlattı mı? Başlattı.
*
Tam o sırada... Başbakanımız, İngiliz kuklası Seyid Rıza nın yürek burkucu hiköe2yesi ni anlatıp, aslında ne kadar millici, ne kadar dindar olduğunu söylerken, ağladı mı? Ağladı.
*
Hareket eden her canlıya havadan bomba yağdırıldığını... Kadınların, çocukların, gaz bombalarıyla hunharca katledildiğini... Kara suratlı adamların, dere içinde
titreşe titreşe bekleyen masumların işini bitirdiğini belirterek... Devlet adına özür diledi mi? Diledi.
*
Kameraya sallaya sallaya... Katliam belgesinin altında İsmet İnönü nün imzasının bulunduğunu izah edip, Sizin kahramanların buysa, bu ülke biter... Çok şükür ki, bizim kahramanlarımız arasında böyle yüzü kapkara olanlar yok diye bağırdı mı? Bağırdı.
*
İnönü nün Hitler, Sabiha Gökçen in gözü dönmüş ırkçı olduğu yazıldı mı? Yazıldı. AKP milletvekili, Sabiha Gökçen Havalimanı nın isminin değiştirilmesini istedi mi? İstedi.
*
Netice?
*
Dersim de yol kesip...
Başbakanımızın bahsettiği o derenin kenarında, Hüseyin Aygünü kaldırdılar.
*
Bana sorarsanız...
Terörişkolar yapmış olamaz.
Olsa olsa...
İsmet in işidir.
Sabiha nın pırpırıyla kaçırmışlardır.Nedir kardeşim bu İsmet ten çektiğimiz - Yılmaz Özdil

reklam yeri
 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Hot Sonakshi Sinha, Car Price in India
online kişi acaip's Profile on Ping.sg