8 Eylül 2012 Cumartesi
Utandıran sevinç
05:07
No comments
Önce insanlar ardı ardına tutuklanıp hapislere konuldu, tutsak edildi. Direndiler. Hastalandılar, öldüler, eşlerini, yol arkadaşlarını kaybettiler. Ergenekon tutuklusu eski yarbay Mustafa Dönmez ise 21 yaşındaki oğlu Alp Kaan’ı yitirdi. Mustafa Dönmez ise evladını kaybettiğini üç gün sonra öğrenebildi. Dışarıdakiler, “içerideki” babaya haberi nasıl ulaştırdılar? Anlatılanlar biraz da onun öyküsü. Mustafa Dönmez’in avukatları Celal Ülgen, Serkan Günel ve Hüseyin Ersöz’ün yaşadıklarını filmi geriye sararak izleyelim.
Azerbaycan’da geçirdiği trafik kazasında yaşımını yitiren Alp Kaan’ın cenazesi Cumartesi gece yarısı Azerbaycan’dan İstanbul’a getirilir. Dönmez’in ilk eşinden olan oğlunun cenazesi Bandırma’da defnedilecektir. Avukatlardan Hüseyin Ersöz, cenaze daha Türkiye’ye getirilmeden baba Dönmez’e izin alma girişiminde bulunur ancak defin ruhsatı olmadığından bu yol sonuç vermez. O gün Ankara’da bulunan Celal Ülgen, eski polis şefi olan Adil Serdar Saçan’dan Dönmez’e haberi vermesini rica eder. Ancak Saçan, “bu ağır görevi yapmaya kalbinin dayanmayacağı”ndan çekinir. Genç avukatlar Hüseyin ve Serkan ise tecrit hücresinde yalnız başına kalan Mustafa Dönmez’in o koşullarda bu acıyı kaldıramayabileceğinden korkar. Avukatlar kendi aralarında yaptıkları değerlendirmede, “Duruşma salonunda tek başına olmaz. Arkadaşlarının yanında söyleriz, acısını onlarla yaşar ve paylaşır” düşüncesiyle pazartesi günkü duruşmada, acı haberin verilmesini kararlaştırırlar. Sabah duruşma salonuna girildiğinde avukat Hüseyin Ersöz, durumu Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan ile paylaşır. Ancak Mustafa Dönmez o gün sabah duruşmaya gelmez. Bunun üzerine bulunan formülle Özkan ve Balbay, baba Dönmez’i “Aleyhine gizli tanık var” diye salona çağırırlar. Mustafa Dönmez duruşma salonuna geldiğinde Tuncay Özkan yanına oturur; “Sana verilebilecek en acı haberi vermek zorundayım. Başkası söyleyemediği için bu acı haberi vermek bana düştü. Oğlunu kaybettik” der. Mustafa Dönmez kendi deyimiyle “ilk kez yenilmiştir.” Bitti. Ama öykü bitmedi. Mustafa Dönmez’in oğlunun cenazesine katılmasının maliyeti hesaplanır, 3 bin 300 lira. Avukatlar gerekli parayı, gerekli yerlere yatırırlar. Cezaevinin ring aracıyla Mustafa Dönmez evladının cenazesine doğru yola çıkar. Yenikapı-Bandırma deniz otobüsüyle gidilecektir. Jandarmanın demesine bakılırsa feribottaki görevliler “Cezaevi ring araçlarını almıyoruz. Kaçabilirler biz bu riski alamayız” der ve içinde Dönmez’in bulunduğu cezaevi aracını kabul etmezler. Bu kez cenaze için karayoluna düşülecektir. Bunun için ise araçtan sorumlu olacak bir subay alınması gerekir. Bu işlemler tamamlandığında ise saat 16.00’yı bulmuştur. Cenaze ikindi namazından sonradır. Avukatlar cenazenin başındaki imama ulaşır, biraz daha bekletilmesini isterler. Saat 19.00’a geldiğinde ise artık imam havanın kararmaya başlayacağını, cenazesinin defnetilmesini gerektiğini söyler. Yeniden telefonlar, ricalar ve alınan bekletme sözleri... Mezarlığa karanlıklar çöktüğünde ulaşmıştır Dönmez oğlunun cenazesine. Sevinir! İstanbul’da kalan arkadaşları ve avukatları da evladını yitiren Mustafa Dönmez’in cenazeye yetiştiği haberini sevinç çığlıklarıyla karşılarlar! Sonra, sevindiklerinden utanırlar.
0 yorum:
Yorum Gönder