Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Türkiye'nin uluslararası çıkarları, ulusal güvenliği söz konusuysa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) seçimleri gibi veyahut Ermeni mevzusu gibi rastgele bir konu gündeme geldiğinde Türkiye kendi içinde kenetlenir ve Türkiye'den tek bir ses çıkar, tek bir duruş gösterir. Ama maalesef şu son zamanda BMGK gibi ve hatta Ermeni mevzusu gibi konular, son derece önemli bir şekilde gündemimizde yer teşkil ettiğinde, Türkiye'nin duruşunun, hükümetin duruşunun dışında bir duruş sergilemeyi, Türkiye'yi iktidar partisi veya hükümet üzerinden kötü, negatif gösterecek bir gayret içinde olmayı, Türkiye Cumhuriyeti devletini seven, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını seven bir tutumla ben bağdaştıramıyorum doğrusu" dedi.
IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları kapsamında ABD'nin başkenti Washington'da bulunan Babacan, Türk gazetecilerle bir araya geldi.
Babacan, Washington temasları kapsamında Aa Washington Ofisi'nin açılışını yaptıklarını belirtti. Bunun yanında, MÜSİAD'ın Washington Şubesi'nin açılışına katıldığını ve iki ayrı düşünce kuruluşunda temaslarda yer aldığını kaydeden Babacan, diğer günlerde de çok sayıda ikili müzakerelerinin olacağını ve üç farklı yatırımcı konferansına katılacaklarını bildirdi.
Babacan, Türkiye'nin G20'nin gelecek dönem başkanı olduğunu, bu nedenle Troyka sisteminde yer aldıklarını ve masanın başında dönem başkanı Avustralya ve bir evvelki dönem başkanı Rusya ile birlikte oturduklarını hatırlattı. Babacan, G20 toplantısının gelecek sene Türkiye'de yapılacağını ifade etti.
Washington temasları kapsamında ABD Hazine Bakanı Jack Lew ile görüşeceklerini, görüşme talebinin de Lew'den geldiğini ifade eden Babacan, zati Lew ile ara sıra telefonlaştıklarını belirtti.
"Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de iyi bir neticeyle sonuçlanacağını öngörüyoruz"
Başbakan Yardımcısı Babacan, müzakerelerinde Türkiye'deki mahalli seçimlerin gündeme gelip gelmediğine yönelik soru üzerine, mahalli seçim sonuçlarından sonra herkesin cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklandığını gözlemlediğini kaydetti. Babacan, "Bundan sonra herhalde cumhurbaşkanlığı seçimleri ilgiyle, dikkatli izleyecek diye anlıyorum" dedi.
Başka bir soru üzerine, mahalli seçimlerde iyi bir sonuç alındığı için piyasanın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çok büyük coşku yaşamasını beklemediklerini belirten Babacan, şimdiye kadar ekonomi politikalarında hiçbir şeyi seçime endeksli yapmadıklarını, bunun da güven yarattığını dile getirdi.
Babacan, "Dolayısıyla mahalli seçimler önemliydi, çok şükür Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili bir kaygımız yok. Tabi hiçbir seçimde akıbete güvence demek olası değil ama üç aşağı beş yukarı, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de iyi bir neticeyle sonuçlanacağını öngörüyoruz, piyasa da öyle öngörüyor. Bu sene artık çok ciddi seçim heyecanı ve ekonomi üzerinde negatif etki olmasını beklemiyoruz" dedi.
"Kimsenin kendi kişisel yorumunu ortaya koymasını ben makul görmüyorum"
Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına soru üzerine Babacan, bu konuların ilk olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yapacağı değerlendirmeler sonrasında ortaya çıkacağını söyledi.
Babacan, "Şu anda bu gelişmeleri şahıslardan bağımsız olarak düşünmek lazım. Burada birinci öncelik, birinci sırada cumhurbaşkanlığı seçimi var, cumhurbaşkanlığı seçimi için adayın kimin olacağı çok önemli. Bu konuda henüz bir izah yok. Ama hem Sayın Başbakanımız hem de Sayın Reisicumhurumuz dediler ki 'biz aramızda oturup konuşacağız bunları'" diye konuştu.
Babacan, bu konudaki ısrarlı sualler üzerine ise "Sayın Başbakanımız, Sayın Reisicumhurumuz 'aramızda konuşacağız' dedikten sonra bu konuda kimsenin kendi kişisel yorumunu ortaya koymasını ben makul görmüyorum. Ben şahsım için de makul görmüyorum, bu konuda kendi görüşlerini beyan eden arkadaşlarımız için de makul görmüyorum. Konunun direkt muhatabı bellidir. Dolayısıyla onlardan gelen açıklamaları hep birlikte beklemek lazım" değerlendirmesinde bulundu.
"Hedefini şaşıranlar veyahut farklı gayret içerisinde olanları tasvip etmek olası değil"
Babacan, bir gazetecinin "Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Gülen hareketine yakın sivil toplum kuruluşlarının Türkiye'yi şikayet eden mektuplarına yönelik açıklamasını" hatırlatarak, "bu harekete yakın müesseseleri Türkiye'nin ulusal çıkarı açısından nasıl değerlendirdiklerini" sorması üzerine şunları kaydetti:
"Türkiye'de bir gelenek vardır. Türkiye'nin uluslararası çıkarları, ulusal güvenliği söz konusuysa, BMGK seçimleri gibi veyahut Ermeni mevzusu gibi rastgele bir konu gündeme geldiğinde Türkiye kendi içinde kenetlenir ve Türkiye'den tek bir ses çıkar, tek bir duruş gösterir. Bu bizim geleneğimizdir. Ama maalesef şu son zamanda BMGK gibi ve hatta Ermeni mevzusu gibi konuların son derece önemli bir şekilde gündemimizde yer teşkil ettiğinde, Türkiye'nin duruşunun, hükümetin duruşunun dışında bir duruş sergilemeyi, Türkiye'yi iktidar partisi veya hükümet üzerinden kötü, negatif gösterecek bir gayret içinde olmayı, Türkiye Cumhuriyeti devletini seven, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını seven bir tutumla ben bağdaştıramıyorum doğrusu. Bu bizim geleneğimizde var. Dolayısıyla böyle dönemlerde herkes kenetlenir, herkes aynı hedeflere doğru çalışır, hep birlikte aynı hedeflere doğru giderken hedefini şaşıranlar ve yahut farklı gayret içerisinde olanları tasvip etmek olası değil."
"Küçük çıkarlar için büyük hedefi, ülkenin yüksek çıkarlarını riske atmamak lazım"
Babacan, benzer başka bir soru üzerine, "Burada belki hedef alınan iktidar partisi, hükümetimiz, Başbakanımız ama sonuçları itibariyle devletin çıkarlarının etkilendiğini görüyorsunuz ve yine sonuçları itibariyle tüm milletimizin, ülkenin zarar gördüğünü izliyorsunuz, dolayısıyla herkes böyle dönemlerde aklı selimle hareket etmeli. Küçük çıkarlar için büyük hedefi, ülkenin yüksek çıkarlarını riske atmamak lazım" diye konuştu.
"(Gülen hareketine yakın kurumlara) Bir çağrınız var mı" sorusu üzerine Babacan, "Konu eğer Türkiye'nin çıkarları, güvenliği, uluslararası camiadaki kredibilitesiyse, hükümeti, iktidar partisini hedef alayım derken Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarlarına zarar verici girişim içerisinde hiç kimsenin olmaması gerektiğini düşünüyorum ve herkesin sorumluluk duygusu içerisinde hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum" ifadesini kullandı.
Babacan, "Fethullah Gülen'in Türkiye'ye iadesiyle ilgili Türk hükümetinin girişimlerinin olup olmadığına" yönelik soru üzerine, "Bugün itibarıyla böyle bir girişimin olduğuyla ilgili bende bir bilgi yok" dedi.
Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasındaki telefon müzakeresinin hatırlatılması üzerine Babacan, "iki liderin yaptığı mahrem bir görüşmede, neyin gündeme gelip gelmediği konusunda kimsenin fikir yürütmesinin doğru olmadığını" dile getirdi.
"Kısa vadede öncelik, istikrar ve kontrolsüz bir resme hiçbir vakit izin vermemek"
Babacan, "Türkiye'ye yönelik bir takım eleştirilere" konusunda soru üzerine de şunları kaydetti:
"Geçen sene mayıstaki Gezi olaylarından bugüne kadarki süreçte belki tenkitlerin yoğunlaştığı bir dönemi görüyoruz. İster Gezi olayları olsun, ister 17 Aralık süreci olsun, bizim burada kısa vadeli önceliklerimiz var. Nedir bunlar? Türkiye'deki istikrarı korumak ve Türkiye'nin istikrarını, güvenliğini amaçlayan her türlü oluşuma ve çabaya de mani olmak, bunun da hemen önünü kesmek. Kısa vadede önceliğimiz bu. Dolayısıyla, mesele istikrar, ulusal güvenlik meselesiyse, birinci öncelik nedir, bunu hedef alan girişimleri bir an önce bertaraf etmektir.
Bu amaçla, attığınız bir takım adımlar, demokrasi, yargı bağımsızlığı veya güçler ayrılığı konusunda bir takım soru işaretleri uyandırabiliyor veyahut dışarıdan izleyenler böyle bir algıya kapılabiliyor. Bizim bir yandan kısa vadede önceliğimiz kontrolü, istikrarı muhafaza etmekken, orta uzun vadede asıl hedef ve idealimiz olan birinci sınıf demokrasi, gerçek anlamda bir hukuk devleti ve gelişmiş bir ekonomi. Bu konularda taviz vermemiz olası değil. Yani orta uzun vadeli hedeflerimizi, ideallerimizi sapa sağlam yerinde tutacağız ama o hedeflere doğru yürürken bizi engelleyebilecek, istikrarımıza, ulusal güvenliğimize zarar verecek her türlü çabayı da, hukuk ve TBMM'nin kabul ettiği yasalar çerçevesinde her türlü yöntemi de kullanarak, engellemeye çalışacağız, bu işin tabiatında bu var."
Babacan, "HSYK yasasının değişmesi veya bir takım polislerin görev yerlerinin değiştirilmesi gibi kısa vadede atılan adımların, yargının bağımsızlığı, güçler ayrılığına müdahale gibi görüntüde soru işaretlerine uyandırabildiğini ama niyetlerinin bu olmadığını" belirtti. Ancak, "burada bir organize bir gayret olduğuna ve bunun Türk hükümeti ile Başbakan Erdoğan'ı hedeflediğine" işaret eden Babacan, "Ama sonuçları itibarıyla bütün ülke bundan zarar görüyor. Dolayısıyla, bu tür çabaların, girişimlerin önüne geçmek için, bunları durdurmak için mutlaka gerekeni yapacağız. Buna müsamaha göstermek olası değil" diye konuştu.
Babacan, hem Gezi olaylarında hem 17 Aralık sürecinde finansal piyasalar üzerindeki gelişmelerin de tesirinin bu yönde olduğunu, finansal piyasaların "kontrolün hükümette mi olduğuna veya ipleri elinden kaçırıp kaçırmadığına" baktığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi iplerin elden kaçtığı, kontrolün kaybolduğu bir ülkede, istikrar değil kaos olur. Dolayısıyla, burada mutlaka bu işin son siyasi sorumluğu hükümette olduğuna göre hükümetimizin, iktidar partisi olarak da Meclis'teki grubumuzun ne gerekiyorsa yapması gerekiyor. Yani kısa vadede öncelik istikrar ve kontrolsüz bir resme hiçbir vakit izin vermemek. Zati sonuçları itibarıyla da görüyorsunuz, ne vakitki Gezi olayları yatıştı piyasalarda düzelme oldu, ne vakitki 17 Aralık operasyonuna karşı adımlar attık, ne vakitki seçimle birlikte 17 Aralık operasyonu ve onun arkasındaki yapının çok etkili olmadığı, olamayacağı ortaya çıktı piyasalar da rahatladı. Finansal piyasalar tek ölçü değil ama en azından istikrarı nerede görüyor piyasalar bu bize anlatıyor."
Babacan, seçim sonrasında da ülkede daha stabil bir tablo meydana geldiğini kaydetti. Orta uzun vadedeki öncelikler olan "hukuk devleti ilkesi, yargının gerçekten bağımsız ve tarafsız çalışabilmesi, yargı süreçlerinin kısalması, hızlı, adil, emin hükümler alınabilmesinin ", orta uzun vadedeki ekonomik istikrar için de önemli meydana geldiğini belirtti.
"Türkiye'deki tabloyla Ortadoğu'daki başka hiçbir ülkeyi karşılaştırmak olası değil"
Babacan, sözlerinin "Ortadoğu ülkelerinin kullandığı argümanlara benzetilmesi" üzerine de şunları ifade etti:
"Biz seçimle iş başına gelmiş bir hükümetiz, en son seçimlerde de halkın güveninin, teveccühünün tekrar tekrar teyit edildiği bir hükümetiz. Dolayısıyla, başka ülkelerdeki gelişmelerle Türkiye'yi karşılaştırmak olası değil, hangi ülke ile nasıl karşılaştıracaksınız, gerçekten tam darbe ile iş başına gelen Mısır'daki rejimle mi karşılaştırıyorsunuz veyahut Suriye'deki rejimle mi karşılaştırıyorsunuz, kiminle karşılaştırıyorsunuz. Türkiye'deki tabloyla Ortadoğu'daki başka hiçbir ülkeyi karşılaştırmak olası değil. Biz, AB standartlarında bir demokrasiyi benimsemiş ve 11 yıldır da demokrasinin kalitesini yükseltmiş bir ülkeyiz. Tamam mükemmel değiliz ama 11 sene öncesinin Türkiye'si ile bugünün Türkiye'si çok çok farklı. Nasıl 11 sene önceyle bugün farklıysa 2023'ün Türkiye'siyle bugünün Türkiye'si de farklı olacak.
Bu, sadece Türkiye'de değil, bugün benzer bir olay başka Avrupa ülkesinde de olsa orada da yapılacaktır. Siz düşünün ki bir ulusal güvenlik mevzusu haline gelmiş bir konu meydana çıksın, bir ülkenin başbakanının tüm telefon müzakerelerinin takip edildiği ortaya çıksın, devletin kriptolu telefonlarının dahi takip edildiği ortaya çıksın, dışişleri bakanınızın makam odasında en mahrem güvenlik müzakerelerinin yapıldığı bir ortamın dahi dinlendiği ortaya çıksın ve bunları önlemek için atacağınız adımlara siz deyin ki 'bu özgürlükleri kısıtlamıyor mu, şu açıdan doğru mu yanlış mı'. Bu durumlarda gereği neyse yapılır, her ülke yapar gereğini. Dolayısıyla burada madem böyle bir yapı var, bu yapıyla da mücadele etmek gerekiyor ve bu yapının Türkiye'ye zarar vermesini önlemek için de hızlı adımlar atılması gerekiyor ama bunu yaparken de tabi ki temel ilkelerden sapmamak gerekiyor."
HSYK ve internet yasalarının öneri edildiği hali ile Meclis'ten geçen halinin değiştiğine dikkati çeken Babacan, bir yandan hızlı biçimde meselesi çözmeye uğraşırken bir yandan da temel prensiplerden taviz vermemeye çalıştıklarını kaydetti.
Babacan, Türkiye'ye yönelik para girişine konusunda soruya karşılık, son dört haftadır, hemen her gün Türkiye'ye döviz girişi olduğuna işaret ederek, "Çünkü yatırımcılar şöyle düşünüyor, 'kısa vadeli siyasi risklerin bir kısmı ortadan kalktı' diyor. Ve daha evvelki beklentileri ile bugünkü beklentileri arasında fark var, daha olumlu bir bakış açısı var, dolayısıyla bunun neticelerini da biz piyasa hareketlerinde görüyoruz" dedi.
Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın üç sene süreyle Ziraat Bankası Banka Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilmesiyle ilgili soru üzerine Babacan, suçu ispat edilene kadar herkesin masum olduğuna yönelik evrensel hukuk karinesine işaret etti. Babacan, Arslan konusunda başka bir soruya da "Siyasi irade böyle tercih etmiştir, hukuki bir engel de yoktur" yanıtını verdi.
Babacan, Gezi olayları ve 17 Aralık İstanbul merkezli operasyona, yurtdışındaki bir takım negatif yazılara rağmen geçen sene Türkiye ekonomisinin yüzde 4 büyüyerek Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi meydana geldiğini hatırlattı. Babacan, Türkiye ekonomisinin yüzde 4 büyümesine konusunda öngörünün, beklenenden biraz daha aşağı olabileceğini, bunun belirleyicisinin ise ihracat olacağını kaydetti.